“Memleketin sivil bir harbe doğru sürüklenmekte olduğu bu günlerde, Türk vatandaşlarımızı soğukkanlı olmaya davet etmeyi bir vazife biliriz. Fakat vakur bir milletin çocukları olan bizlerin, hükümet tarafından durmaksızın tedhişçilerin insafına bırakılmasına, ne kadar tahammül edeceğimizi bilmiyoruz. Hükümete soruyoruz. Memlekette asayişi idame ettirip masum halkı koruyacak tedbirleri alacak bir durumda mı, değil mi? Bildirsin, biz de ona göre tedbir almak zorundayız.” 1955
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Son dönemde Avrupa’da yapılan seçimler sonrasında ırkçı partilerle birlikte sağ partilerin oylarında artış olduğu görülüyor. Yunanistan’da Syriza’nın başını çektiği sol rüzgarların etkisi ile İspanya’da Podemos – Yapabiliriz Hareketi – ‘un başarılı olması AB içindeki dengelerin değişmesine giden yolu da açmış oluyordu. Buna koşut olarak Katalanların bağımsızlık arayışları da dikkate alındığında Avrupa Birliğinin çatırdamaya başladığı ve devam ettiği görülüyor. Barselona ve Madrid gibi büyük kentlerde Yapabiliriz Hareketi’nin Belediye Başkanlıklarını kazanması İspanya’nın ulus bütünlüğünü de tartışmaya açıyordu.
Benzer sıkıntının Danimarka’da yapılan erken seçim sonrasında yaşanıyor olmasına koşut İngiltere’nin AB üyeliğini 2017’de referanduma götürmeyi planlıyor olması havanın iyi olmadığını kanıtlıyor. Fransa’nın Le Monde gazetesi İngiltere’nin bu yaklaşımından duyduğu rahatsızlığı ilk kez İngilizce yayınladığı başyazısında günün anlam ve önemine uygun uyarıda bulunuyor. Fransız imparator Napolyon Bonapart “Vaterlo utkusunun” 200. yılını kutlayan Manş’ın ötesindeki dostlarına seslenirken “AB’den çıkış Vaterlo’nuz olur”. İki ülke bir birleri ile sürekli olarak sürtüşüyor olsalar bile bu yaklaşımla çıkar ortaklığında uzlaştıkları görülüyor.
Bütünleşmiş bir Avrupa için yollara düşenler başlangıçta Brüksel’den yönlendirmeye sıcak bakıyorlardı. “Nasıl olsa birlikte yaşayacağız” diyorlardı. Birlikte yaşamanın egemenliklerinin devri olduğunun ayırdına geçte olsa vardılar. Bu hareketlerin ivme kazanmasının yalnızca kültürel etkinliklerle olası olmayacağı gerçeği ile yüzleşenler şimdilerde birliğin geleceğini kurtarma çabasındalar. Tamam mı devam mı...
Avrupa Parlamentosu’nun almakta olduğu kararlarla Türkiye’ye ayar vermeye çalıştığı biliniyor. Ayar yaparken İngilere’nin üyeliğini sorgulaması ve göçmenlere olan yaklaşımı nedeniyle altlarındaki zeminin kaymakta olduğu gerçeği ile yüzleştiler. İngiltere’nin bu yaklaşımını eleştiren AP Başkanı Bay Martin Schulz, “Avrupa tartışmaları nefret dolu yalanlar, ulusal hınç ve göçmenleri günah keçisi kılarak yapılıyor” diyerek ayarı kendilerine vermeye çalışıyor. Bay Schuz’un ayar vermeyi bir yana bırakarak, Kıbrıs Türklerinin doğrudan ticaret yapması ve AP’nda Kıbrıslı Türk gözlemcinin olması gerektiğine ilişkin değişiklik önerilerinin neden kabul edilmediğine açıklık getirmek gibi bir yükümlülüğü olduğunu kaydetmek istiyoruz.
AP’nun Maraş’ı aç Ermeni Soykırımını tanı yönlü baskılarının tadının kaçtığı için dur demelerinin zamanı gelmiştir hatta geçmektedir. Türkiye’yi 1900’lü yılların başlarında en olumsuz koşullarda bile teslim alamadıkları unutulmamalıdır. Şimdilerde ise parmak hesabı yaparak yürüttükleri bu çalışmalarını, acizliklerinin örneği olarak tanımlamak istiyoruz.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri tarafından hazırlanarak güven yaratıcı önlemler adı altında Maraş’ın geri verilmesi görüşünün AP tarafından da aynen kabul edildiğini kaydetmek istiyoruz. Buna ek olarak karşılıklı bazı geçiş kapılarının açılması isteniyor. Şu anda açık bulunan kapılarla güven yaratıcı olgu oluşmamışsa bundan sonra yenilerinin açılması ile de güvenin sağlanamayacağını belirtmek istiyoruz. Açılması düşünülen Derinya kapısının açılması sonrasında güneyden gelerek bölgede fiili durum yaratılması halinde güvenlik sorunun nasıl aşılacağının da sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bölgenin yeniden yapılandırılması için ayrılan yüklü bir para kaynağının olduğu bilindiğinden bu konuyu sorguluyoruz. Bunları komplo teorisi olarak yazmadığımızın altını kalın çizgilerle çiziyoruz. Karşıdakilerin Derinya’dan kuzeye geçmek için sık sık eylem yaparak olay çıkardıkları kapı olduğu da unutulmamalıdır.
Yaşamakta olduğumuz bu kadar olumsuzluk sonrasında fazladan iyimser olmamak gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|