Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  30010942
Bugün Ziyaretçi :  2930
Aktif Ziyaretçiler :  79

Allah'a verdiğimiz sözler
 
Kur’an-ı Kerimde insanların Allah'a verdiği sözler vardır, bilir misiniz desem, bazıları tabi namaz kılmak oruç tutmak diye sayarlar. Allah zaten bu ibadetlerin yapılmasını emrediyor bunun için söz mü alır? Zaten insanlar verdikleri sözü tutmuş olsalar hepsi Allah'ın ermiş evliyası olurdu.
Kur’an-ı Kerim de Allah'a AHD, MİSAK, YEMİN ve bir de AHDALLAHU diye bahsedilen söz vermek var. Bizim haberimiz yok deme şansınız da yok çünkü bir şekil de öğreneceksiniz.
Bakın Rabbimiz ne diyor.
AL-İ İMRAN - 77
:İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîm(elîmun). Hiç şüphesiz o kimseler ki; Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satarlar. İşte onlar için ahirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlar ile konuşmayacak ve kıyâmet günü (merhamet nazarıyla) onlara nazar etmeyecek (bakmayacak)tır. Ve onları tezkiye de etmeyecek (onlar, Allah'a verdikleri yemini yerine getiremeyecek yani nefsleri tezkiye olmayacak)tır. Onlar için elîm bir azap vardır
Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satanlardan bahsediyor Rabbimiz. Demek ki Allah ile olan sözler yerine getirilmediği takdir de elim bir azap var.
Birde Allah ile verdikleri sözü yani Allah'ın ahdini yerine getiren ve misaklarını bozmayanlar var.
RAD - 20 :Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk (misâka). Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.
Hem Allah ile ahitleşmişiz hem de Allah'a misak vermişiz, nedir bunlar diye merak eden de yok. Allah'ın ayetlerine bakalım, misak nedir?
RAD - 21:Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar
Kelime kelime anlamı
1. ve ellezîne : ve o kimseler
2. yasılûne : ulaştırırlar, vasıl ederler
3. mâ emerallâhu (emre allâhu) : Allah'ın emrettiği şeyi
4. bi-hi : ona
5. en yûsale : ulaştırmak
6. ve yahşevne : ve korkarlar, huşû duyarlar
7. rabbe-hum : onların Rab'leri
8. ve yehâfûne : ve korkarlar
9. sûe el hisâbi : kötü hesap
(KELİMELERİN DIŞINDA MANA YÜKLENMESİN DİYE VERİLMİŞTİR)
Demek ki Allah’ın emri olan ve Ona ulaştırmamız emredilen  insanlarda bir şey var. Ne olabilir?
O zaman Allah insanları nasıl yaratmış ona bakalım.
Fizik bedenimizi önce yaratmış;
HİCR - 26 :Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.
Allah yarattığı her şeyi çift yaratmış ve “artı-eksi” olarak çift yaratmış.
ZARİYAT - 49 :Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn (tezekkerûne).Ve Biz, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz.
İnsanda fizik beden yaratılmış ve gene fizik bedenin zıttı bir beden daha olmalı ki ayet yerine gelsin.
Ne olabilir veçhin zıttı; NEFS
ŞEMS - 7 :Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
İçimize kat kat döşenmiş bir nefs beden ve özelliği olan bir beden;
ŞEMS - 8 :Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
Bu bedenin şeytan ile ilişkisi olduğu ortada, çünkü şeytandan fücur alıyor. Allah’tan da takvası ilham ediliyor.
ŞEMS - 9 :Kad efleha men zekkâhâ.Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Temizlenmesi gereken ve temizlenince insanın kurtuluşa ermesi söz konusu olan yaratılmış bir beden.
İnsanın fizik bedeninin ve nefsinin Allah'a verdiği söz var mı? Rabbimiz bu konuda ayetler ile açıklamış.
FİZİK BEDEN(İnsanın Veçhi) için Allah Adem oğlu diyor ve ahdin ne olduğunu söylüyor.
YASİN - 60 :E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
Başlangıçta bütün insanlar şeytandan aldığı fücur ile nefsin yani şeytanın isteklerini yerine getirdiği için şeytanı ilah edinmiş ve ona kuldur.
Allah'a kul olması için Allah'a kul olmak üzere AHD adı verilen söz vermişiz. 
YASİN - 61 :Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır
Allah'a ahdini yerine getiren Allah'a kul oluyor ve Sıratı Mustakîm üzeri oluyor.
Allah’ın diledikleri ahdini yerine getirmeyi dileyenler ki bunlar Sıratı Mustakîm üzeri oluyor.
NUR - 46 :Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât(mubeyyinâtin), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). Andolsun biz, açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediğini Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.
Sıratı Mustakîm (istikametlenmiş yol) Allah'a ulaştıran yol demek ki Allah'a ulaşmayı dileyeni Allah’ta kendisine ulaştırmayı diliyor.
NİSA - 175:Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Allah'a âmenû olanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır.
Amenu olanları yani Allah'a mülâkî olmayı kalben dileyenler ulaşıyor ve ALLAH'A KUL OLUYOR.
NEFS BEDENİMİZ için Allah'a verdiğimiz söz var mı? Allah ayetlerde ne söylüyor?
MUDESSİR - 38 :Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
MUDESSİR - 39 :İllâ ashâbel yemîn(yemîni).Yemin sahipleri (getyeminlerini yerine iren nefsler) hariç.
Nefsimizin başlangıçta nerede rehin olduğunu Allah Tin suresinde yazmış.
TİN - 5 :Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).
Ama nefsin rehin olmaktan kurtulması için yemin vermiş. Buda kurtuluş için nefsin temizlenmesi gerektiği Şems -9 da açıklanmış;
ŞEMS - 9 :Kad efleha men zekkâhâ.Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Peki bir insan hangi şartta nefsini ıslâh edebilir ki?
Allah ayette, Allah'a mülâkî olmayı (Allah'a ulaşmayı) dileyen kişinin salih amel işlemesi gerektiğini söylüyor.
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
FİZİK beden ve NEFS bedenin Allah'a verdikleri sözler tamam da bu iki bedenin Allah'a ulaşması nasıl mümkün olur? Yoksa insan da Allah'a ulaşma imkanı olan başka bir beden mi var?
Her canlı çift ve zıt yaratıldığına göre bir üçüncü beden olabilir mi?
Rabbimiz insanı şereflendirmesi kendisine ait olan RUHUNDAN yani Allah kendi ruhundan insana üfleyerek üçüncü bedeni oluşturmuş. Bir emanet geri iade edilmesi gereken bir emanet.
AHZAB - 72 :İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
Evet emaneti olan ruhu insanın içine üflemiş;
SECDE - 9 :Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Ve bu ruhundan üfleyince cinlerin ve meleklerin secde etmesini istemiş.
HİCR - 29 :Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne). Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!
İşte meleklerin ve cinlerin secde etmesi emredilmesine neden Allah'ın ruhundan insana da, içine üflenerek verilmesi. İnsana emanet olan bu Allah'ın ruhu, tekrar sahibi Allah'a ulaştırmayı kalben dilenmesi lazım ki VEÇHİ ALLAH'A KUL, NEFSİ DE TESKİYE OLSUN.
Demek ki İslam’ın beş şartı, insanların Allah'a verdiği sözleri(ahd, misak ve yemin) yerine getirmeye yetmiyor. Öncelikli olarak önce Allah'a kul olunması gerekir. Bunun için Sahabenin cahiliye döneminden kurtulması ve Allah'a kul olması Peygamberimiz SAV Efendimizin vesile olması ve kendisini seven ve güvenenleri Allah’a davet edilmelerinde davete icabet ederek Allah'a yönelmeleri.
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Bu gün insanlar İslam’ın beş şartına endekslenmişler, koskoca Kur’an-ı Kerimi bir kenara koymuşlar Allah'a davet edilmekten habersiz ve hidayetten uzak zan ile yaşıyorlar. Sahabe öylemi, hemen davete icabet etmişler ve Allah'a yönelmişler.
ZUMER - 17 :Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Bu nedenle onlar Sahabe olmuşlar, İslam’ın beş şartı on sene sonra başlamış. Bu gün ise Davete icabet yok farz olan beş şartın hepsi tam olmasa da yaşanan bir din ve insanlar fırkalaşmışlar.
Her zaman diliminde Allah'ın hidayetçileri vardır. Peygamberimiz SAV Efendimiz gibi Allah'a davet ederler ve bu davete iman edenleri Hakka ulaştırırlar.
A'RAF - 181 :Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne). Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk'a (Allah'a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.
Bu insanlar, hidayetçiler sayesinde Allah'a verdikleri sözleri yerine getirirler.
Allah'a, kendimize ait hidayetçiyi hacet namazı ile sorup, tabi olmaya layık bu kişilere ulaşarak, Allah ile ahdimizi yerine getirmemiz lazım.
Rabbimiz Hakka hidayet eden(ulaştıran) Allah dostlarına tabi olmaya daha layık diyor.
YUNUS - 35 :Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne). De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk'a hidayet edecek (ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
KILIN HACET NAMAZINI İSTEYİN ALLAH'TAN; NEDEN Mİ? ALLAH'A KUL OLMA EMRİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN.
ZARİYAT - 56 :Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn (ya'budûni). Ve Ben, insanları ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattım.
Yoksa herkes dünyaya geldiği günden beri kendisini Allah'ın kulu zanneder. İyide Allah Sıratı Mustakim de olanlar (Bana istikametlenmiş veya Bana ulaştıran yolda olanlar) bana kuldur demiyor mu?
AL-İ İMRAN - 51 :İnnallâhe rabbî ve rabbikum fa’budûh (fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun). Allah, hiç şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O halde (öyleyse) O'na kul olun. İşte bu SIRATI MUSTAKÎM'dir.
Allah'a emanet olan ruhlarını Allah ve Resulünün emridir diye iman ederek Allah'a ulaşmayı dileyenler Allah'a kul olduğu söylendiği gibi, Allah'a takva sahibi olunacağını da vaad ediyor Rabbimiz.
BAKARA - 21 :Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne). Ey insanlar! Rabbinize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
dkusman@yahoo.com
ALLAH AYETLERDE BÖYLE DİYOR SİZ NE DİYORSUNUZ?  
ALLAH'TAN GÜZEL YAR OLUR MU?
DİLEMEYECEK MİSİNİZ?
Allah'a emanet olun.
 ***

NAMAZ KILAN HERKES KENDİNİ HİDAYETTE  ZANNEDER

Siz, evet siz dalâlette misiniz? Yoksa hidayette misiniz?
Soru şeklimden rahatsız olmayın, ama bunu sormak zorundayım. İnsanlara dinlerini öğretmek ile görevli olan kişilerin asıl öğretmesi gereken konu bu; bu da kimin uğrunda.
O zaman şu şekilde giriş yapayım.
"DALÂLETTE OLANLAR MUTLU OLAMAZLAR".
Çünkü zevk alma ile mutluluğu birbirine karıştırırlar. Nefslerinin istediğini elde ettikleri zaman zevk alırlar bunu da mutluluk sanırlar. Mutluluk devamlılık arzeden sulh sükûn halidir ve ancak Allah sağlar.
İnsanlar önce dalâlettedir; sahabede önce dalâlette idi. Onların bu dönemine cahiliye dönemi deniyor ve dalalette olduklarını söylüyor Rabbimiz.
BAKARA - 198
:Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne). Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O'nu zikredin. Doğrusu siz ondan önce (hidayetten önce) elbette dalâlette olanlardandınız.
Peygamberimiz SAV Efendimizden önce dalâlette idiler.
AL-İ İMRAN - 164 :Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz, onların aralarında (kendi kavminin içinde) onlara Allah'ın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (resûle tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.
Sahabeye Peygamberimiz SAV Efendimiz gelmiş ve Allah'ın emrini onlara ulaştırmış. Şimdi Allah'ın emri Kur’an-ı Kerim de 23 senede indi Kur’an-ı Kerim. Peki o zaman ne söyledi de sahabe hidayete erdi?
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Davete icabet etmişler ve hepsi ölmeden Allah'a ruhlarını ulaştırmayı dilemiş.
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun
Bu dönemde daha namaz ayetleri inmemişti, tam on sene sonra namaz ayetleri indi. Yani islâmın beş şartının konuşulmadığı ama dalalet ve hidayetten bahsedildiği bir dönem. Davete icabet ederek cahiliye döneminden kurtulmuşlar. Bizler için örnek gösterilen Sahabe davete icabet ederek cahiliye döneminden kurtulmuşlar da biz Peygamberimiz SAV Efendimizin Allah'a davetine icabet ettiniz mi? Yoksa farz ama kurtuluşa götürmeyen ve hidayete erdirmeyen İslâmın beş şartı ile,
Namaz kılmak. Oruç tutmak. Hacca gitmek. Zekat vermek ve Kelime-i şahadet getirmek, Allah Resulünün Rabbimize davetini men mi ediyor? Sahabe sözüne güvenmişler ve davete icabet etmişler. Ancak Resulullahı sevmeyen davetine icabet etmez. Sahabe de irşada ulaştıktan sonra, onlarda Resulullah ile beraber Allah'a davet etmişler.
YUSUF - 108 :Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn (muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Allah'a davete icabet eden kişiyi, kendisine yöneldiği için hidayete erdirir (Kendisine ulaştırır)
RAD - 27 :Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Allah insanları kendisine davet etmiyor mu? Resulullah da ve ona tabi olanlarda insanları Allah'a davet ediyor. Çünkü onlar hidayetteler.
RAD - 14 :Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Bu ayete göre hidayette olmayan bir kişi insanları ancak dalâlete çağırır.
Hidayet üzeri olanlar, Allah'a iki devafa ulaşılacağına kesin (tevekkül derecesinde) iman etmişlerdir.Önce ruhlarını Allah'a ulaştırmayı dilerler ve inanırlar ki Allah'da onların ruhlarını kendisine ulaştıracak. Öldükleri zamanda ruhları Allah'a geri dönecek.
BAKARA - 46 :Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Daha önce Allah'a davet edildiği halde, davete icabet etmemiş bir kişinin ruhu ölünce Allah'a döndürülür.
SECDE - 11 :Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
İnsanları öldürmek ile görevli melekler, melek resuller olarak bahsediyor.
EN'AM - 61 :Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten), hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn(yuferritûne).Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir).Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resullerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.
Şaşırmayın size resullerin hepsini Peygamber diye yutturulan bir din öğretimi dönemindesiniz. Birşey bilmedikleri için İslâmın beş şartı yeter diyorlar. İşte ölüm ile Allah'a giderken işin iç yüzü belli oluyor da yapacak birşey kalmıyor.
MERYEM - 38 :Esmi’ bihim ve ebsır yevme ye’tûnenâ lâkiniz zâlimûnel yevme fî dalâlin mubîn(mubînin). Bize gelecekleri gün, onlara (neler neler) işittirilir ve (neler neler) gösterilir. Lâkin zalimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.
Gaybı görmeyi engelleyen perde ölüm anında kalktığı için, dalâlete olanlar için bir azabtır.
İBRÂHÎM - 44 :Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?
Hani insanlara kıl neşi kurtar başı diyorlar ya, işte öyle değil işin özü. Ama dönüşü ve telafisi olmayan bir noktada yapacak birşey yok.
İnsanlara kendi kavimlerinde, kendi lisanları ile kesintisiz, her dönem Allah'ın veli resulleri gelir ve onların kurtuluşları ve hidayete ermeleri için, ecirlerini Allah'dan alan bu veli resullere itaat şart.
AHZAB - 36 :Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emren en yekûne lehumul hıyeretu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen). Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah ve O'nun Resûl'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur.
Mutluluk, ancak Allah'ı zikretmek ile mümkün olur. Zenginliğiniz, sizi hidayete erdirmeyen faydasız ilminiz ve gücünüz mutlu olmanızı sağlayamaz.
RAD - 28 :Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb (kulûbu).Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?
Bu Allah dostlarının kalpleri Allah tarafından karanlıktan nura çıkar.
BAKARA - 257 :Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
Bu amenu olan kişilerin, Allah dostu olmalarının tek sebebi. Allah'ın ve resulünün Allah'a davetine icabet etmiş ve Allah'a mülâkî (ulaşmayı) olmayı dilemiş olmalarıdır. Mutlaka Allah'a ulaşacak ve "ERMİŞ EVLİYA" derler ya işte Allah'ın bir velisi olacaktır.
HUD - 29 :Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn (techelûne).Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
Amenu olan, yani ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilemiş ve davete icabet etmiş kişi için ne mutlu, Allah kendi zatının; onlar için, en güzel sığınak olduğunu söylüyor.
RAD - 29 :Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin).Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların
Sizide Allah'a davet eden bir veli resul var, varda bunu ancak Allah bilir.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
NEDEN HACET NAMAZI İLE BU HİDAYETÇİNİZİ ALLAH'A SORMUYORSUNUZ Kİ!
ALLAH'DAN ALLAH’I İSTEMENİN NESİ KÖTÜ Kİ?
Var mısınız?
Allah'a emanet olun.
 
 

 

Ekleyen:  Dr. Doğan KUŞMAN
Tarih:  10.7.2015
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Dr. Doğan KUŞMAN Yazıları
Müslüman mısınız?Dr. Doğan KUŞMAN [ 18.1.2022 Devamı
KURANI KERİMİ OKUMAK DEĞİL YAŞAMAK LAZIM!Dr. Doğan KUŞMAN [ 11.7.2021 Devamı
ERMENİSTAN İLE TÜRKİYE İLİŞKİSİ Dr. Doğan KUŞMAN [ 27.10.2020 Devamı
MEHDİLİK KAVRAMI NEDİR? Dr. Doğan KUŞMAN [ 1.1.2020 Devamı
KALBİNİZDE SEVGİ VAR MI?Dr. Doğan KUŞMAN [ 4.6.2019 Devamı
KUR-AN-I KERİM MEALİ VEYA TEFSİRİNİ KİMLER YAZAR;Dr. Doğan KUŞMAN [ 10.4.2019 Devamı
İSLÂMIN BEŞ FARZINI YETERLİ GÖRÜYORSANIZ;Dr. Doğan KUŞMAN [ 9.3.2019 Devamı
SIRATI MUSTAKİM ÜZERİNDE OLMAKDr. Doğan KUŞMAN [ 6.1.2019 Devamı
KİBRİNİZ OLMASADr. Doğan KUŞMAN [ 11.12.2018 Devamı
ÖĞRETİLEN DİN DOÜRU MU?Dr. Doğan KUŞMAN [ 25.10.2018 Devamı
YAŞADIĞIMIZ OLAYLARDAN BİR MESAJ ALABİLİYOR MUYUZ?Dr. Doğan KUŞMAN [ 6.9.2018 Devamı
CEMAATLERİN İSLÂMİYETTE Kİ YERİ;Dr. Doğan KUŞMAN [ 2.8.2018 Devamı
TARİKAT, SİZCE DİNİMİZDE VAR MIDIR?Dr. Doğan KUŞMAN [ 14.7.2018 Devamı
MÜ'MİNLERDEN MİYİZ?Dr. Doğan KUŞMAN [ 29.6.2018 Devamı
DİNİ PARAYLA SATANLARDr. Doğan KUŞMAN [ 2.6.2018 Devamı
İNANIYORUM DEMEKLE İMAN SAHİBİ OLUNMAZDr. Doğan KUŞMAN [ 27.5.2018 Devamı
ŞEFAATE NASIL SAHİP OLUNURDr. Doğan KUŞMAN [ 22.4.2018 Devamı
RABBİMİZ İLE İBLİSİN, İNSANIN YARATILIŞDA ARALARINDA GEÇEN KONUŞMA.Dr. Doğan KUŞMAN [ 29.3.2018 Devamı
İSLÂM DİNİNİ BİLMEK İÇİN DİPLOMA MI LAZIM? Dr. Doğan KUŞMAN [ 15.3.2018 Devamı
İMAN ETMEK.Dr. Doğan KUŞMAN [ 8.3.2018 Devamı
Allah sizi seviyor mu?Dr. Doğan KUŞMAN [ 7.2.2018 Devamı
Dini yaşıyor musunuz?Dr. Doğan KUŞMAN [ 27.12.2017 Devamı
Ilımlı ve radikal İslamDr. Doğan KUŞMAN [ 18.11.2017 Devamı
MUTLU MUSUNUZ? Dr. Doğan KUŞMAN [ 15.9.2017 Devamı
KUR’AN MI? HADİS Mİ?Dr. Doğan KUŞMAN [ 29.7.2017 Devamı
RAMAZANDA ALLAH NE İSTİYORDr. Doğan KUŞMAN [ 29.5.2017 Devamı
ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIZ! ERÇEKTEN Mİ?Dr. Doğan KUŞMAN [ 7.4.2017 Devamı
DİNİ NE ZANNEDİYORSUNUZ?Dr. Doğan KUŞMAN [ 17.3.2017 Devamı
CENNETE KİMLER GİRER?Dr. Doğan KUŞMAN [ 13.2.2017 Devamı
HİMMETE MUHTAÇ DEDE KALDI Kİ HİMMET EDEDr. Doğan KUŞMAN [ 20.1.2017 Devamı
Ölümden sonra yaşamDr. Doğan KUŞMAN [ 24.12.2016 Devamı
Mutluyum demeyinDr. Doğan KUŞMAN [ 9.12.2016 Devamı
ŞERİAT NEDİR? Dr. Doğan KUŞMAN [ 25.11.2016 Devamı
TARİKATA KARŞI OLANLARADr. Doğan KUŞMAN [ 12.11.2016 Devamı
Dr. Doğan KUŞMAN [ 12.11.2016 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam