Sevgili okurlarım, ülkemiz insanlarının en çok istediği ve arzu ettiği şey nedir biliyor musunuz? Hoşgörü ve uzlaşma.
Türkiye'nin 7 Haziran seçim sonuçları ortaya çıktığı andan beri beklediği koalisyon hükümeti kurulmasına ilişkin partiler arası görüşmeler başladı. Bakalım bu görüşmelerde uzlaşma sağlanabilecek mi?
Bugün günümüzde yok olan ve hayat bulmayan en temel sorunumuz hoşgörü ve uzlaşmadır. Her nedense uzlaşma, bize yenilgi hatta teslimiyet gibi gelir. Uzlaşma için bir ödün verdiğimizde, arkasından yeni bir ödün isteklerinin geleceğini, elimizi verdiğimizde kolumuzu kaptıracağımızı düşünürüz hep.
Uzlaşma kültürümüz zayıf olduğundan uzlaşmayı oldum olası sevmeyiz.
Hoşgörü ve uzlaşmanın bir erdem ve bilgeliğin gereği olduğunu bilmemize rağmen, yaşamın kültürel değerleri olması yönünde, en az çaba harcadığımız şeylerin başında gelir uzlaşma. Uzlaşma kültürü eksikliğinin en olumsuz sonucu ise, çözümsüzlüktür.
Karşı tarafın ne dediğini doğru dürüst dinemeden, kendi dediğimizde direniriz. Bu nedenle toplum olarak her tür uzlaşma girişimine soğuk bakar olduk.
Ülkemizde uzlaşma korkusu, en çok kendine ve ülkesine güvenemeyen siyasileri etkisine almış durumdadır.
Bugün mecliste en ufak konulardaki tartışmalar bile, gergin bir havada yürütüldüğünden uzlaşmanın yolu tıkanıyor.
Uzlaşma bilgi ve akıl işidir. Her iki tarafın yararına olacak çözüm önerilerini geliştirmek için hukuki mevzuatı, yakın tarihin olaylarını ve diğer ülkelerdeki yaşayan kültürü çok iyi bilmek gerekir. Bilgisinin yetersiz olduğunu hissedenler, aldatılmak korkusuyla uzlaşma masasına oturmak istemezler.
Biz uzlaşmayı en iyi bilen toplumlardan birisi idik. Türk tarihi, savaşlar ve acılar içinden yükselen uzlaşmalarında tarihidir. Bu millet, tarih boyunca önce kendi içindeki farklılıklarla uzlaşmış, böylece gücünü devamlı bir şekilde arttırmıştır.
Artan bu gücünü de, yenidünyalara açılmak için kullanmış, Asya’dan başlayıp Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan göç böyle ortaya çıkmıştır.
Tarih boyunca Türk toplumu, savaşarak ele geçirdiği bölgeleri hiçbir zaman sömürge gibi görmemiştir. Buradaki halklarla uzlaşan milletimiz, gücüne güç katmıştır. Dünyada ele geçirdiği yerlerdeki topluluklarla uzlaşarak büyüyen başka bir örnek yoktur.
Uzlaşmayı bir yaşam tarzı haline getirdiği içindir ki Müslüman Türkler, Hıristiyan Toplulukları bile, yüzyıllarca denetim altında tutabilmişlerdir.
Toplumları yücelten en büyük manevi güç, uzlaşmadır. Gelin görün ki bugün, Türkiye Cumhuriyetinde uzlaşmayı yeterince denediğimiz söylenemez.
Mecliste Anayasa değişikliği paketi görüşülürken uzlaşma gösterebildik mi? Gösteremedik.
Bakalım Koalisyon hükümeti kurulmasında uzlaşma gösterebilecek miyiz?
Gösteremezsek; Demek ki uzlaşma kültürümüz noksan…
|