Bismillâhirrahmânirrahîm
AYETİ ANLAMAK YETMİYOR, HAYATIMIZA TATBİK ETMEK GEREKİYOR. TATBİK EDİLEN AYET DE, EMRE İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR.
DİYANET İŞLERİNİN AÇIKLAMASI;
BAKARA–142:Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.”
Bakara 142.inci Ayeti, kelimeleri karşılığı ne manaya geliyor bakalım.
Kelime anlamı karşılığı açıklaması;
BAKARA- 142:Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”
Bakara 142.inci ayetinde, başlangıçta sefih olan yani kendini bilmeyenler söz ettiği, bazı insanların Allah’ın gösterdiği istikametten ki kıbleden diyebiliriz. Ayetin devamında bu kıbleden dönenlerin ayni zamanda hidayetten dönüp dalalete düşenlerden bahsetmiş oluyor. Yani fıska düşenler veya fâsıklar diye biliriz.
Fâsık; hidayette olmayan ve hidayete ermeyenler için. Hidayette erdikten sonra tekrar dalâlete düşenler için kullanılan bir ifadedir.
HADÎD–26:Ve lekad erselnâ nûhan ve ibrâhîme ve cealnâ fî zurriyyetihimen nubuvvete vel kitâbe fe minhum muhted(muhtedin), ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).Ve andolsun ki, Hz. Nuh'u ve Hz. İbrâhîm'i gönderdik. Ve onların zürriyetlerinden nebîler kıldık. Ve kitap (verdik). Böylece onlardan bir kısmı hidayete erenlerdir ve onların çoğu fasıklardır.
Ayette de anlaşıldığı gibi hidayette olmayan( Allah’a ulaşmayı dilememmiş veya hidayetten dalalete düşmüş ) ve dalalette olan kişilerden bahsederken FASIK ifadesi kullanılıyor.
Bakara 142.inci ayetinde demek kıbleden çevrilmeleri, hidayete ermek istemedikleri fâsık olmalarını işaret ediyor
BAKARA- 142:Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”
Fasık olan bu kişiler önce kıbleye doğru durduklarına göre, bu kişiler münafık kişiler.
NİS–142: İnnel munâfikîne yuhâdiûnallahe ve huve hâdiuhum, ve izâ kâmû ilas salâti kâmû kusâlâ yurâunen nâse ve lâ yezkurûnallâhe illâ kalîlâ(kalîlen).Muhakkak ki münafıklar, Allah'a hile yaparlar. Oysa O (Allah), onlara hile yapandır. Ve onlar, namaza kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Ve Allah'ı pek az zikrederler.
Müslüman gibi görünen kişiler olduğu, yani ayni zamanda fasık oldukları. Allah’a ulaşmayı dilemeyen onun için Allah da onları kendisine ulaştıran yola ulaştırmayacak.
ENAM 126:Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık
Kelime anlamı karşılığı açıklaması.
Fasık olan bu kişiler, kıbleye yöneldiklerine göre ayni zaman da Müslüman gibi görünmeye hidayete eremeyecekler ve hep dalâlette kalanlardan olacaklardır. Çünkü Allah Sırâtı Mustakîm’e hidayet etmeyecek (ulaştırmayacak ) :.. yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin)… O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).” (BAKARA- 142). Allah, Sırâtı Mustakîm’e hidayete etmediği takdirde. Bir insan Allah’a ulaşamaz, çünkü Sıratı Mustakîm üzerinde olan insanlar Allah’a ulaşabilir.
Eğer ölmeden önce Allah’a ait olan ruhlarını Allah’a ulaştırmayı dilerlerse.
NİS–175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).
Kelime anlamı karşılığı açıklaması.
Fasıklar ve münafıklar, Allah’a Ruhlarını ulaştırmayı dilemeyecekleri için. Hiç bir zaman Sıratı Mustakîm üzeri olamayacaktır ve hiçbir zaman da Allah’a ulaşamayacakları için hidayete eremeyeceklerdir.
BAKARA- 142:Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”
Allah dilediğini Sıratı Mustakîm’e hidayet edecek (ulaştıracak) diyorsa, kimleri diler kimleri dilemez diye ister istemez aklınıza bir soru gelebilir. Bakalım Allah kimleri kendisine ulaştırmayı diliyor sorusunun cevabı için… allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)…Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).( ŞÛR–13:).Demek ki Allah insanlardan ölmeden önce ruhlarını Allah’a ulaştırma dileğinde bulunmadıkları için bu insanlara SEFİHLER, kendini bilmeyen kişiler diyor. Bu kişiler dalâlette kalmış Müslüman gibi görünen münafık kişiler olduğundan kıblelerini her zaman Allah’a doğru yani “Allah’a istikamet üzeri olmayacaklardır.”
DİĞER 25 MÜELLİFLERİN MEALLERİNE SIRAYLA BAKALIM.
İmam İskender Ali Mihr
|
:
|
İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu vebatı Allah'ındır. O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”
|
Diyanet İşleri
|
:
|
Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.”
|
Abdulbaki Gölpınarlı
|
:
|
İnsanlardan aklı, idraki olmayanlar diyecekler ki: Bunları, yöneldikleri kıbleden döndüren sebep de nedir? Doğu da Allah'ındır de, batı da. Dilediğine doğru ve düz yolu buldurur.
|
Adem Uğur
|
:
|
İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.
|
Ali Bulaç
|
:
|
Bir takım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir."
|
Ali Fikri Yavuz
|
:
|
(Medine’deki Yahûdi ve münafık) insanlardan akılsızlar yakında şöyle diyecekler: “-Müslümanları (eskidenberi Kudüs’e doğru namaz kıldıkları) kıbleden (Kâbe’ye) çeviren ne?” Onlara de ki, doğu da, batı da Allah’ındır; dilediğini doğru yola iletir.
|
Bekir Sadak
|
:
|
Insanlarin beyinsizleri, «Yoneldikleri kibleden onlari ceviren nedir?» diyecekler; de ki: «Dogu ve bati Allah'indir. O, diledigini dogru yola eristirir".
|
Celal Yıldırım
|
:
|
İnsanlardan kendini bilmeyen beyinsizler, «Müslümanları bulundukları kıbleden çeviren nedir ?» diyecekler. De ki: «Doğu da Allah'ındır, Batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse doğru yola iletir.
|
Diyanet İşleri (eski)
|
:
|
İnsanların beyinsizleri, 'Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?' diyecekler; de ki: 'Doğu ve batı Allah'ındır. O, dilediğini doğru yola eriştirir'.
|
Diyanet Vakfi
|
:
|
İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.
|
Edip Yüksel
|
:
|
Halktan bazı beyinsizler: 'Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir? ,' diyecekler. De ki: 'Doğu da batı da ALLAH'ındır. O dileyeni doğru yola iletir.'
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
:
|
Nas içinde süfehâ takımı «bunları bulundukları Kıbleden çeviren ne? diyecek, Deki Meşrık da Magrib de Allahındır, o kimi dilerse doğru bir caddeye çıkarır
|
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
|
:
|
İnsanlardan beyinsiz takımı: «Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?» diyeceklerdir. De ki: «Doğu da batı da Allah'ındır. O, dilediği kimseyi doğru bir caddeye çıkarır.
|
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
|
:
|
İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, «Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?» diyecekler. De ki: «Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu hidayete erdirir.»
|
Fizilal-il Kuran
|
:
|
İnsanlardan bazı beyinsizler; «Onları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir?» diyecekler. De ki; «Doğu da Batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.»
|
Gültekin Onan
|
:
|
Bir takım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Tanrı'nındır, batı da. O dilediğini doğru yola iletir".
|
Hasan Basri Çantay
|
:
|
İnsanlardan (Yahudî ve müşriklerden) bir takım beyinsizler: «(Müslümanların namazda kıble edinib) üzerinde durdukları (devam etdikleri eski) Kıblesinden çeviren (sebeb) nedir?» diyecekler. De ki (Habîbim): «Doğu da Allahın, batı da. O, kimi dilerse onu doğru yola iletir.»
|
İbni Kesir
|
:
|
İnsanlardan bir kısım beyinsizler diyeceklerdir ki: Onları üzerinde bulundukları kıblelerinden ne çevirdi? De ki: Doğu da Batı da Allah'ındır. O, dilediği kimseyi doğru yola iletir.
|
Muhammed Esed
|
:
|
İnsanlar arasındaki dar kafalı düşünceler, "Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Batı da Allah'ındır; O, dilediğini doğru yola iletir."
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
:
|
Nâsdan bir takım sefihler yakında diyeceklerdir ki: «Onları, tarafına teveccüh ettikleri kıblelerinden hangi şey çevirdi?» De ki: «Maşrık da mağrip de Allah içindir. Dilediği kimseyi doğru bir yola iletir.»
|
Şaban Piriş
|
:
|
İnsanlardan bir takım beyinsizler: -Üzerlerinde bulundukları kıblelerinden onları döndüren nedir? diyecekler. De ki: -Doğu da batı da Allah’a aittir. O dilediği kimseyi doğru yola iletir.
|
Suat Yıldırım
|
:
|
Akılsız insanlar: Bu Müslümanları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Batı da Allah’ındır. O dilediği kimseyi doğru yola yöneltir."
|
Süleyman Ateş
|
:
|
İnsanlardan bazı beyinsizler: "Onları, üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da batı da Allâh'ındır. O, dilediğini doğru yola iletir."
|
Tefhim-ul Kuran
|
:
|
İnsanlardan birtakım beyinsizler: «Onları daha önce üzerinde bulundukları kıblelerinden çeviren nedir?» diyecekler. De ki: «Doğu da Allah'ındır, batı da. Dilediğini dosdoğru yola yöneltip iletir.»
|
Ümit Şimşek
|
:
|
İnsanların idrakten yoksun kısmı diyecek ki: 'Önceden yöneldikleri kıbleden bunları çeviren şey ne?' Sen de ki: Doğu da, batı da Allah'ındır. O, dilediğini dosdoğru bir yola ulaştırır.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
:
|
İnsanlar içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar."
|
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
dkusman@yahoo.com
|