Sevgili okurlarım, ülkede Kürt sorunu olmadığını asıl sorunun PKK olduğunu, defalarca yazdık. “Kürt açılımı” diyerek; devlete, adalete, anayasaya, meclise ve askere meydan okuyanlarla pazarlığa oturulursa, bu ülkede şehit anaların yüreği yanar.
Şehit anaları isyandalar. Nasıl olmasınlar, her gün yeni bir şehit haberleriyle çalkalanıyor Türkiye.
Bir evlat kolay mı yetişir. Bebekken geceleri kalkıp ayakucunda nefesini yoklar çocuğunun anne. İçinde, bir garip korku vardır, ya ölürse diye.
İlköğretim çağında, okul kapısında ve pencere önünde bekler çocuğunu. 5 dakika gecikse ruhu sıkılır annenin. Araba mı çarptı, biri mi sataştı, düştü dizi mi yarıldı, diye.
Sonra, "aman okusun" diyerek bin bir zorlukla üniversiteye gönderir. Hiç bir şeyi eksik olmasın diye, evde, malda, mülkte ne varsa satar savurur. Yemez yedirir, giymez giydirir. Oğlunu üç kuruş "helal" maaşıyla adam etmeye çalışır.
Ve bir gün askerlik gelir dayanır kapıya... Vatani görevini yapmak için, nereye gönderilirse, oraya gider Mehmetçik. Otobüs terminalinde arkadaşları "En büyük asker bizim asker" diye omuzlarına aldığında bile, içi titrer annenin. "Aman düşeceksin oğlum, bir yerin incinecek, aman oğlum" der.
O nöbetteyse anne de nöbettedir. Bebekken nasıl dinliyorsa, öyle dinler nefesini kilometrelerce öteden. İçinde hep bir garip korku vardır, ya ölürse...
Bir Ağustos günü kara haberi gelir oğlunun subaylar eşliğinde. Sonra kara haberi duyan kameralar yığılır kapısının önüne. Ertesi gün cenazede tanıdığı, tanımadığı bir sürü insanın önünde, içi kan ağlarken, son bir kez saramadığı oğlunu, buz gibi çerçevelenmiş bir resimde ararken, herkes ondan aynı iki kelimeyi bekler. “Vatan sağ olsun” demesini.
Şehit anaları; “Kürt açılımı” denilince, “Çözüm Süreci” denilince, "vatan sağ olsun" diyemiyor artık. "Hakkımı helal etmiyorum" diye haykırıyor, "Etmiyorum, hakkımı helal etmiyorum"
Hakkını helal etmediği; kendi çocukları Amerika'da okurken, onunkini ateşe atanlardı.
Hakkını helal etmediği; onun oğlu çelik yeleksiz kimin eliyle beslendiği belli düşmana koşarken, uğruna savaşılan vatan toprağını pazarlıkla satanlardı.
Hakkını helal etmediği; "haram" yiyip "helal" üzerinden politika yapanlardı.
Genel Kurmay Başkanımızın ellerinden öptüğü şehit anneleri, "Vatan sağ olsun" demenizi bekliyorlar sizden.
Sizler oğlunuzun hasretinden bayram sabahları şehitlikteki taş mermerleri severken, onlar havaalanında Amerika'dan dönen oğullarını bekleyecekler.
Akşam haberlerinde onların oğullarının açtığı pastörize yumurta fabrikalarını göreceksin.
Onların oğullarının yaptığı ölümlü trafik kazaları, usta ellerce örtbas edilecek. Sen her gün taş keseceksin, biraz daha...
Analar uyanıyor, anaların isyanından korkun beyler…
Siz ki hak üzerinden politika yaparsınız her zaman. Anaların haklarını helal etmemesinden korkun, hiçbir şeyden korkmadığınız kadar.
Çünkü artık inanmıyorlar size. Sizin vatan bildiğinizle onların vatan bildiği aynı değil, biliyorlar. Ve artık yüksek sesle soruyorlar;
“Hangi vatan sağ olsun?”
Siz ki kanundan, kuraldan, halktan, haramdan korkmazsınız. Ama anaların isyanından korkun.
Analar, lüks otellerde bir gecelik konaklamanın bir çelik yelekten daha pahalı olduğunu bilirler.
Analar, bu vatanın bölünmez bütünlüğü için, yıllarca oğullarını başlarına kına yakıp yolladılar askere. Artık "vatan sağ olsun" diyemiyorlarsa, bir bildikleri vardır.
|