“İkinci Cihan Savaşı nedeniyle Kıbrıs’a sığınan Rumlar, Türk mahallesinin göbeğinde bulunan ve sömürge idaresi tarafından boşaltılan binaya yerleştirildi. Bina üzerine de Yunan bayrağı çekildi. Bir çok Türk müessesesi olan, Türk çocuklarının devam ettiği binaya senelerce Türk Bayrağı çekilmezken birden bire yabancı bir bayrağın çekilmesi kadar tahrik edici bir hareket olabilir mi?” 1974
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Yunanistan’da Syriza’nın seçimleri kazanması sonrasında ayyuka çıkarılan ekonomik açmaz tartışmaları ve para babalarının baskıları ile gündemdeki yerini almıştı. Öldüler bittiler denilerek komşularımıza yardım edelim diyenlerin boşuna telaşa kapıldıklarını kaydetmek istiyoruz. Geride bırakılan bu süreçte Yunan ekonomisinin durumu çok tartışıldı. Şimdilerde ise adı geçen ülkenin İstatistik Kurumu =ELSTAT= ekonomik verileri açıkladı. Buna göre Yunan ekonomisinin 2015 yılının ikinci çeyreğinde ulusal gelirinin %0.8 oranında büyüdüğü belirtiliyor. Buna karşın ilk çeyrekte %0.2 daralmanın yaşandığı bunun da sıfır olarak düzeltildiğine vurgu yapılıyor.
Yaşanan ekonomik açmaza karşın adı geçen ülkenin İsrail – Mısır – ve mendil büyüklüğündeki ülkelerle birlikte askeri tatbikat yaptıkları biliniyor. Birleşik Amerika Devletlerinin de Larnaka Denizindeki ortak tatbikata hava ve deniz unsurlarının yanı sıra arama kurtarma timlerinin de katıldığının bilinmesini istiyoruz. Yunanistan’ın bu tatbikata önemli ölçüde araç ve personelle katılması dikkat çekiyordu. “Namesis 2015” kodlu arama ve kurtarma tatbikatının mendil büyüklüğündeki ülkenin tek yanlı olarak ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesinde yapıldığını da anımsatmak istiyoruz.
Filelefteros gazetesinin haberine göre ise Amerikanın yanı sıra SODIPEM şirketine ait Sc ARABED 4 isimli sondaj platformu ile EDI şirketine ait destek gemilerinin de tatbikata katıldıkları belirtiliyor. Tatbikatın hemen sonrasında da gaz zirvesinin yapıldığı açıklandı. Türkiye ile sorun yaşamakta olan İsrail Başbakanı Bay Neden Yahu seçimlerden sonra ilk ziyaretini adanın güneyine yapıyordu. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur yaklaşımını sergileyen adı geçen Başbakanın Bay Nikos Anastasiyadis tarafından coşku ile karşılandığı açıklamalara yansıyordu.
Güneydeki yönetim ile İsrail’in Doğu Akdeniz’de birlikte gaz aramaya başladıklarında bulunacak gazın Türkiye üzerinden pazarlayacağı duyurulmuştu. Şimdilerde ise yapılan tatbikattan ve anlaşmalardan sonra bu planın devre dışına itildiği görülüyor. Güneydeki yönetimin Afrodit bölgesinde buldukları gazın tamamını Mısır’a boru hatlarıyla bağlayıp satacaklarını açıkladılar.
Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi Yunanistan – Mısır – İsrail ve Güneydeki yönetimin oluşturdukları enerji kaynaklarını paylaşım ortaklığı Türkiye’yi zora sokabilir. Bay Neden Yahu ise yaptıkları görüşme sonrasında “kelimenin tam anlamı ile ikili ilişkilerimizde yeni bir enerji var” diyordu. Bununla yetinmeyen adı geçen Bay’ın yapılan gaz sondajını “egemenlik hakkı” olarak gördüklerini söylüyordu. Yaşanan bu gelişmelerden sonra Güneydeki yönetimin Savunma Bakanı Bay Hristoforos Fokaidis ise deniz enerji güvenliği meselesiyle ilgili herhangi bir tehditle baş edebilecek araçlara ve olanaklara sahip olabilmek adına kendilerinin her durumda hazır olmaları gerektiğini söylüyordu.
Yürü - tülen müzakerelerde konuşulan konuların dışarıya yansıtıldığı gibi olmadığı belirtiliyor. Buna karşın BM Genel Yazmanının Özel Temsilcisi Bay Espen Barth Eide, müzakerelerin gidişinden memnun olduğunu söylüyor. Memnuniyetini belirtirken tarafların eşgüdüm içinde çalıştıklarını ekleyerek “çok cesaretlendim” diyordu. Yapılan bu açıklamadan tarafların pek memnun olmadıkları gerçeği ise fotoğraflara yansıyordu. Adı geçen Bay Temsilcinin ota da oka da konuşmasından rahatsızlık duydukları tarafların sözcüleri tarafından açıklanıyordu.
Kıbrıs Türklerinin uluslar arası hukuktan kaynaklanan egemenlik haklarını da dikkate almadan pazarlanması düşünülen doğal gazdan elde edilecek gelirden pay vermeyi sürekli olarak, “anlaşma olduktan sonra haklarınızı alacaksınız” diye erteledikleri biliniyor. Böyle bir yaklaşımın ve bakışın Kıbrıs Türklerini yok sayan bir davranış olarak görülmesi gerektiğini kaydetmek istiyoruz.
Adada müzakere sürecinde gelinen noktayı Shakespeare’in, “şeytan bile günah işleyeceği zaman ise, bu günahı kutsallık zırhına büründürmekle başlar” söylemi ile bire bir örtüşüyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|