“Biliyoruz, demokrasi yalnız Rum halkı içindir. Yaşamak onların hakkıdır. Hürriyet havasını Türk olmayanlar teneffüs edebilecek. Bunun da adına demokrasi denilecek(!) Emniyet ve selametini kendi elleri arasına almak azminde olanlar da isyankar, kışkırtıcı, sulh ve nizamın yerine gelmesini istemeyen insanlar olarak teşhir edilecek. Türk taraf, bu gibi yalan ve Enosis propagandasından öteye geçemeyen ithamları ve bugün ne de yarın kabul edemez”1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Doğu Akdeniz de egemenlik alanlarını genişletmek amacında olan emperyal güçler bölgede yığınak yapmaya devam ediyorlar. Bu yığınağa karşın bölge halkıda tedirginlik içinde yaşam savaşı veriyor. Bir kısmı bu şekilde davranmayı yeğlerken bir kısmı da daha iyi bir yaşam ve geleceğe ulaşabilmek için yollara düştüler.
Yıllar öncesinde yaşanmış olan bazı olaylar günümüzde abartılarak sunuluyor. Ermeni soykırımı savları bunlardan yalnızca bir tanesidir. Benzer olaylar şimdilerde de yaşanıyor. Yaşananları anında boyalı kutulardan izliyoruz.
Diyaspora Ermenilerinin Ermeni soykırımı savlarını yüz yıl sonra yeniden güncellemek amacında olarak büyük çaba harcadıkları biliniyor. Tarihin çöplüğüne göndermeye hazırlandığımız 2015 yılında etkinlikler ve anma toplantıları ile konuyu yeniden gündemde tutmaya çalıştılar. Bekledikleri ve umdukları ilgiyi bulamadılar. Aklı başında olan hiçbir ülke bu kartı yeniden okumak istemiyor. Rusya hariç…Onlarda kendilerince buzdolabında sakladıkları dolmaları uçak krizi nedeniyle ortalık yerlere çıkardılar. Kimse de bu dolmaların tadına dahi bakmak istemiyor.
Kıbrıs uyuşmazlığını çözebilmek için yoğun çaba harcanıyor. Gelinen noktada mülkiyet konusu başta olmak üzere kemikleşmiş konularda herhangi bir ilerleme yaşanmazken çözümü aramak Rusya’nın dolmalarına dönüşmüş durumdadır. Çünkü yapılan açıklamalarda somut hiçbir ilerlemeden söz etmek olanaklı değildir. Böyyük umutlarla göreve başlayan Bay Espen Eide bile sonunda, “En zor konulardan olan mülkiyet konusunun içerisindeyiz. Onlarca yıldır var olan bir anlaşmazlığı hiç kimse bir gecede aniden çözülmesi beklememelidir” diye konuşuyordu.
Kıbrıs uyuşmazlığını çözmenin şapkadan kuş çıkarmaya benzemediğini yeni öğrendiği anlaşılan Bay Eide’nin görevinden ayrıldıktan sonra anılarını yazmasını önermek istiyoruz. Yazması halinde tarihe ilginç olacağına inandığımız bir notu daha düşmüş olacaktır. Bu göreve 1964 yılında atanan Bay Ortega, adaya gelerek çalışmalarını kendi adı ile “Ortega Raporu” olarak sundu. Anılan raporu inceleyenler gerçekleri doğrudan birinci elden öğrendiler.
21 Aralık 1963 saldırılarının yıldönümünde Ortega Raporunda Rum savlarına net yanıtlar veriliyor. Köylerini savunmak durumunda olan Türklerin 103 köyden nasıl kovulduklarını ve adanın %3’lük bölümünde yaşamaya mahkum edildiklerinden söz ediliyor. Bu nedenle Bay Eide’nin raporunu ve anılarını yazmasını istediğimizi bir kez daha yineliyoruz.
Hıristiyan dünyası ruhani lideri olacak kişiyi kardinallerin bir odaya kapanarak uzun uğraşlardan sonra belirledikleri biliniyor. Sonunda binanın tepesinden beyaz dumanın çıkması ile papanın seçildiği de duyuruluyor. Benzer çözüm önerisi şimdilerde Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü için öneriliyor. Uyuşmazlığın geçmişini bilmeyenin kalmadığı dünyada bu yaklaşım olmayacak duaya amin demekle koşut bir yaklaşımdır. Eğer bu yöntem uygulanmaya konulursa çözmek için odaya gireceklerin odadan sağ çıkması olanaklı olamaz.
Son günlerde Kıbrıs’taki nüfus sayısının oranlaması yapıldı. Ada nüfusunun 4’ü Rum ve 1’i Türk olacakmış. Bu öneriyi yapama cüretini gösteren kişinin veya kuruluşun hangi ölçütleri kullandığı meraka değer doğrusu. Acaba her evli çiftin başında sürekli olarak bir görevli mi tutulacaktır. Bu görevlinin de halinin ne olacağı da ayrı bir tartışma konusudur. Bu öneriyi yapanlara söyleyecek bir sözümüz vardır. Ayıp denen beş veya altı şey vardır. Dörde bir oranını önerenler de yedinci ayıbı işlemiş oluyorlar.
Düş veya düşler kurarak adadaki uyuşmazlığın çözülemeyeceği gerçeğinin görülmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|