“Bu Anayasa da tadilatı kabul etseydik her şey halledilecek miydi? Akritas Planı’nda bunun cevabını gördük. Anayasayı tadil teklifleri, bütün antlaşmaları ortadan kaldırmak mücadelesinin ilk safhasıydı. 13 maddelik tekliflerine ‘Evet’ demiş olsaydık, arkasından 13 madde daha çıkartacaklardı. Ta ki Enosis’i engelleyen bütün hükümler kaldırılmış olsun.” 1981
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kasım ayında Birleşik Amerika Devletlerinde yapılacak olan Başkanlık seçimine partilerin hangi adayla katılacağı belli oldu gibi görünüyor. Cumhuriyetçi Parti adayı Bay Donald Trump’un adaylığına kesin gözü ile bakılıyor. Kamuoyu yoklamalarında diğer adayla arasındaki oy farkını kapattığı görülüyor. Parti içerisinde Trump’un adaylığına karşı çıkanların itirazlarından vazgeçmeleri sonucu aradaki farkın kapatıldığını belirtmek istiyoruz.
Irkçı söylemleri ile bilinen Bay Trump’un ulaştığı bu noktayı Vaşington Post gazetesinde değerlendiren Bay Robert Kagan, “Trump kendisini üreten partiyi aştı. Her gün büyüyen destekçi ordusu, derhal ve tümüyle Trump’u kucaklamadığı için partiye düşmanlık besliyor. Onların itaati sadece ve sadece Trump’a” diyor. Bu desteğin, seçilebilmesi için Bay Trump’a yetip yetmeyeceğine Kasım ayında tanık olacağız. Eğer kazanırsa Faşizm diye tanımlanan ırkçı yaklaşımların Bay Trump’la ivme kazanacağı öngörülüyor. Bu durumun dünya barışı için de tehdit unsuru olarak karşımıza çıkacağını söylemek olasıdır.
Avrupa’da varolan ırkçı eylemlerin AB’nin kurulmaya başladığı günlerden itibaren ivme kazanmaya başladığını kaydetmek fazladan abartı olmasa gerek. Çıkar ortaklığına girilirken egemenliklerini Brüksel’deki lahana tarlalarında yeşermeye bırakılması bu olgunun ivme kazanmasının başat nedenidir. Avusturya’da 22 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ırkçı aday Norbert Hofer’in yerine Yeşillenenler Partisinin eski lideri Aleksandr van der Bellen’in az bir oy farkı ile seçilmesi kısmen de olsa rahatlamaya neden olmuştur.
Almanya’daki ırkçılar, cinnet noktasına koşar adım gidiyorlar. Çukulata üreticisi firma paketlerinin içinde Alman ayak topu oyuncularının çocukluk fotoğraflarını kullanmaya başladı. Bu uygulama ırkçıları tedirgin etmeye yetti. Alman Ulusal Takımının Türk kökenli İlkay Gündoğan ile Gana kökenli oyuncu Jeorme Boateng’in fotoğraflarını koyması sonrasında firma hedef tahtasına kondu. Buradan yola çıkanlar ülkelerindeki kendi yurttaşları da olan Türkleri de geleceğin teröristleri olarak gösteriyorlar. Böyle düşünce yapısı içinde olanların Türk yurttaşlarının vize serbestisini tanımalarını düş ötesi olarak görüyoruz. Bu konuda uğraş vermekte olan siyasetçilere de kolay gelsin demek istiyoruz.
Bayram değil seyran değil son dönemde Ermeni savları yeniden gündeme taşınıyor. Amerika’daki Yahudi lobisinin en etkili grubu olan İftira ve İnkarla Mücadele Birliği ilk kez Amerikan Yönetiminin 1915 yılında yaşananları “Ermeni Soykırımı” olarak tanımasını istiyor. 24 – 25 Haziran günlerinde Ermenistan’ı ziyaret etmeye hazırlanan Papa Françesko’nun Ermeni Anıtını ziyaretinin programına alındığı belirtiliyor. Papa efendinin 1915 da yaşananları, “20. yüzyılın ilk soykırımı” olarak tanımladığının unutulmaması gerekiyor.
Alman parlamentosu’nun da bu yarışta yer alması için önümüzdeki günlerde görüşme yapılacak. Parlamentodaki bütün partilerin ortak imzası ile sunulan belgenin kabul edilmesi sonrasında Türkiye – Almanya arasındaki ilişkilerinin sıkıntıya girebileceğini söylemek olasıdır. Türk – Alman ilişkilerinde sıkıntı yaşanmasının ötesinde olayların yaşandığı dönemde Osmanlı Ordusu’nun komutanları ile Genelkurmay Başkanı’nın Alman olduğu da unutulmamalıdır. Hazırlanan tasarıda en dikkati çeken husus ise Almanya’nın olaylardaki rolünün kabul ediliyor olmasıdır. Yine tasarıda Alman İmparatorluğu’nun ‘uygulanan sürgün ve kırımı durdurmaya yönelik çaba göstermediği vurgulanırken Almanya’nın yüz kızartıcı bir rol’ oynadığı belirtiliyor.
Dünya İnsan Zirvesi toplantıları bir hayli tartışmalı geçerken insanlığın bile tanımının yapılmadığı konuşmalarla sona erdi. Adı geçen toplantıya katılan mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni Bay Nikos Anastasiyadis’in mızıkçılık yapması görüşmelere damgasını vurdu. Bay Anastasiyadis, onurlarına verilen akşam yemeğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da aynı ortamda bulunmasını protesto ederek ayrıldı. Bununla yetinmeyerek adada yürü – tülen müzakereleri de askıya aldığını açıkladı. O zaman sormak durumundayız… “ Müzakereleri neden yapıyorsunuz?”…
Bay Anastasiyadis, yapılan uyarı ve baskılar sonrasında İstanbul olayının tekrarlanmaması kaydı ile müzakerelere dönmeye hazır olduğunu duyurdu. Müzakere masasından kalkmayı düşünüyorsa fazla zaman yitirmeden masadan ayrılabilir. Mızıkçılık yaparak sonuç almayı düşünüyorsa da biraz daha düşünebilir.
Müzakere sürecinde oynanmakta olan oyunların yılanın belini kıracak düzeye geldiğinin bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|