“İstikbalimiz karanlıktır, ümitsizdir. Fakat henüz vakit geç değildir. Eğer yine küçük manialar önünde geriler ve duraklarsak bizim için başka bir diyar, başka bir vatan aramak kalıyor.
İster misin ki ecdadımızın kanları pahasına bize miras bıraktıkları bu aziz toprakları terk edip kaçalım?Hayır değil mi? O halde geliniz el ele verelim ve haklarımızı en yüksek makam nezdinde arayalım”. 1942
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Türkiye’nin AB’ne üyeliği nerede ise bütün dünyanın sorunu imiş gibi sunuluyor. Konuyu ağızlarındaki sakız gibi çiğneyip duruyorlar. Londra’nın Belediye Bakanı eskisi Osmanlı torunu diyerek yere göğe sığdıramadığımız kişi konuya ilişkin olarak Başbakan Bay David Cameron’a mektup yazdı. Mektubunda Türkiye’nin asla AB üyesi olmayacağını ve İngiltere’nin gerekirse veto hakkını kullanacağına ilişkin olarak referandum öncesi güvence vermesini istiyor. Birlik içindeki konumu tartışmalı olan bir ülkeden böyle bir güvence istemesi anlaşılır olmanın ötesindedir.
İngiltere’de yapılan referandumun sonucu ne olursa olsun işlerin eskisi gibi yürümeyeceği veya yürütülemeyeceği gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalınacaktır. Referandum kozu önümüzdeki dönemde sıklıkla tehdit unsuru olarak kılıç gibi tepelerinde duracaktır.Buna koşut en küçük bir uyuşmazlıkta veya sıkıntılı durumla karşılaşıldığı zaman “Referanduma gider. Birlikten ayrılırım” tehditleri de yoğunlaşacaktır. Diğer yandan sürekli olarak Türkler geliyor söylemleri ile birliğin dağılmasının önlenmesi beklentisi yaygın bir kanıdır. Bu korkunun paranoyaya dönüştüğünü de kaydetmek istiyoruz.
İngiliz Guardian gazetesi de Türkiye’nin üyeliğinin paranoyaya dönüştüğü noktada “Türkiye’nin AB Üyeliği Olasılığı Konusunda Gerçekleri Düş Ürününden Ayırmak” konulu baş yazısında “Basitçe söylemek gerekirse, Avrupa’da hiç kimse şimdi ya da görünür gelecekte Türkiye’yi birliğe almaya hazır değil. Bunun tersini savlamak ya cahillik ya da bilerek yanlış yönlendirmek” demektir diye yazıyordu.
Sürekli olarak İngiltere ile Almanya arasında sürtüşme olduğunun duyuruları yapılıyor. Buna karşın adı geçen ülkelerin ekonomileri adeta iç içe geçmiş bir görünüm vermektedir. Olası bir ayrılık sonrasında Alman ekonomisinin sıkıntı geçireceğinin bilinmesi istiyoruz. Almanya’da başlayacak olan ekonomik sıkıntının bütün birlik ülkelerini de etkisi altına alacaktır. Amerika’da uç vermeye başlayan ırkçı akımlar, yoğun bir şekilde AB’ni de etkisi altına alacaktır. Böyle bir durumda dağılma sürecinin de ivme kazanmasına neden olacaktır.
Bay Donald Trump’un Başkan seçilmesi olasılığına karşı ülkede güç birliği çalışmalarına hız verildiği belirtiliyor. O’nun seçilmesi yalnızca kendi ülkesi için değil bütün dünya ülkelerini tehdit ederek olumsuz yönde etkileyecektir. Bu olumsuzluk karşısında dünyanın yeniden şekillenmesi de gündeme gelecektir. Bu nedenle olası yeni yapılanmada Türkiye’de kendi hak ettiği yeri alacaktır.
Buna karşın İngiltere’de referanduma sayılı günler kala bir süredir ölüm tehditleri aldığı bilinen Parlamenter Jo Cox, uğradığı silahlı ve bıçaklı saldırı sonrasında öldürüldü. 1990 yılında öldürülen Irlanda’lı Cumhuriyetçi Ian Cow’un öldürülmesinden sonra gerçekleşen ilk saldırıdır. Saldırıyı Yeni Nazi gruplarının üstlenmiş olması Avrupa için yeni bir tehdit oluşturacaktır. Bu şekli ile de Avrupa, güvenli bölge olmaktan ya kendiliğinden çıkmış veya çıkarılmış olacaktır…
Mendil büyüklüğündeki ülkede yapılan seçim sonrasında konuşan Bay Nikos Anastasiyadis, siyasi partilere “kendilerini bölebilecek her şeyi geride bırakmalarını” istiyordu. Bu isteği ile Bay Anastasiyadis, müzakere sürecinde ortak hareket edilmesini de kaydediyordu. Aynı şekilde Parlamento Başkanı Bay Yannakis Omiru da “Türk işgaline karşı mücadele bir borçtur” diyerek yanıt veriyordu. Bu durum karşısında biz ne mi yapıyoruz… Yanıtını sizlerde en az bizim kadar biliyorsunuz…
Müzakere sürecinde garantiler konusunu sulandırma çalışmalarına devam ediliyor. Buna koşut toprak konusunun son aşamada tartışmaya açılacağı belirtiliyor. Böyle bir kararın neden ve niçin alındığını bilen varsa bir adım öne çıksın. Yaşamsal önemde olan bu konunun savsaklanıyor olmasını üzüntü ile karşıladığımızı kaydetmek istiyoruz. Can alıcı olan bu konuyu sona bırakanların nedenlerini inandırıcı olarak açıklamak gibi bir yükümlülükleri olduğunu kendilerinin de bildiğine inanmak istiyoruz.
Toprak konusu başta olmak üzere diğer konularda ödenecek tazminat miktarının 25 milyar Euro civarında olduğu belirtiliyor. Şimdilerde bu parayı kim veya kimlerin ödeyeceği tartışılıyor. Türkiye’yi işgalcilikle suçlayanlar bu paranın Türkiye tarafından ödenmesini gerektiğinin türküsünü çığırmaya başladılar bile… Adada yaşananlardan sonra Rumları AB’ne kural tanımadan alanlar bu işin sonucunu düşünmeye başlamışlardır bile…
Türkiye’ye dayatmada bulunanlara hep birlikte ‘emriniz baş üstüne ve derhal ayak altına’ denilmesi gerekiyor mu ne…
Şeker tadında güzel ve iyi bayramlarınız olsun…
SEVGİ ile kalınız…
|