“Madem ki karşımızda bizi bu Ada’dan kovmak kararını alanlar vardır ve bunları görmeyen bilmeyen yoktur. Bir birimizi yemeye çalışacak olursak kendi felaketimizi kendi ellerimizle hazırlamış olacağız. Sonunda ağlayacak olan bizler, sevinecek olan düşmanlarımız olacaktır değil mi? Rum liderlerinin son açık saçık beyanlarının bizleri tek çatı altında toplayacak kadar tehlike arz ettiği meydandadır.” 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Birleşik Amerika Devletlerinde 08 Kasım gününde yapılacak olan Başkanlık seçimine ilişkin olarak geri sayım devam ederken yarışın dede ve nine yarışına döndüğünü söylemek istiyoruz. Öne çıkan bu kişiler oy alabilmek adına demokrasinin de gereği olarak boyalı kutularda tartışmaya katıldılar. Kimin kime göre başarılı olduğunu ölçü olarak kabul edemiyoruz. Çünkü bu konuda son dönemde yapılan bazı açıklama ve değerlendirmelerde yanılgılar yaşanıyor. Yine de yapılmakta olan bu yöndeki tartışmaları olumlu buluyoruz. Bugüne değin adı geçen ülkede yapılan seçimlerde Türk kamuoyu genellikle Cumhuriyetçilerden yana tavır sergiliyordu. Şimdilerde ise bu konuda bir netlik oluşmamışsa da genel eğilimin bu yönde olduğunu belirtmek istiyoruz. Çünkü Demokrat adayların genellikle Rum – Yunan ve Ermeni lobileri tarafından desteklendikleri biliniyor. Cumhuriyetçi adayın desteklenme nedeni bu gerçek olsa gerek.
İngiltere’nin AB’nden ayrılması İşçi Partisi içinde yaşanan tartışmaların yaşanmasına neden olmuştur ve partinin başındaki kişi görevinden ayrılmıştı. Bu gelişme üzerine yeniden yapılan başkanlık seçimini aynı kişi oy oranını arttırarak seçildi. Jeremy Corbyn, seçim sonrasındaki konuşmasında, “Bizi bir arada tutan şeyler bölenlerden daha fazla” diyordu. Bu arada yeni İngiltere Başbakanı ülkesinin AB’den ayrılma kararını parlamentonun onayına sunmayacağını açıklıyordu. Demokrasinin beşiği olarak kabul edilen İngiltere’de gerçekleşen bu olay parlamentonun hiçe sayılması olarak kabul ediliyor ve tartışılıyor.
Türkiye’nin AB üyeliğine destek veriyor görüntüsü veren Almanyalı yöneticilerden Bay Gabriel ki Başbakan Yardımcısıdır, “Türkiye yarın bütün ölçütleri yerine getirse bile AB’ne üye olabilecek durumda değildir” diye konuşuyordu. Buna koşut olarak Avusturya Hükümeti, Türkiye’nin üyeliği için “AB üyeliği yerine çıkar ortaklığı” önerisinde bulunuyordu. Görünen o ki Türkiye’nin AB üyeliği nadasa bırakılmıştır.
Kıbrıs’ta Rumlar arasında aklı başında olduğu kabul edilen Yannakis Kasulides, Kıbrıs sorununun çözülmesi ile birlikte AB ilkelerine ve Avrupa kurallarına dayalı, birlik içerisinde işleyebilecek yeni bir devlet kurulması gerektiğini söylüyordu. Böyle bir devletin hangi kurallar esas alınarak kurulması konusunda daha net konuşması gerekiyor. Bu yeni yapı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapısı içinde oluşması koşullarını da belirsizliğe bırakıyordu.
Kurulacak yeni yapının adı ne olursa olsun geleceğinin sağlam temeller üzerine kurulması gerekiyor. Garantiler sisteminin mutlaka var olması ve korunması gerektiğini anımsatmak istiyoruz. Olaya İngiltere açısından baktığımızda garantörlük konusu onlar için önemli bir konu değildir. Onlar için esas olan adadaki üslerinin varlığını sürdürmesidir. Kıbrıs’la ilgili olarak her hangi özel bir rol almak gibi niyetlerinin de olmadığı biliniyor.
Çözüme yönelik olarak yürütülen müzakerelerden 2016 yılı sonuna geldiğinde olumlu bir sonucun çıkmayacağını müzakereleri sürdürenlerde biliyorlar. Buna karşın yiğitliklerini pisletmek istemedikleri için umutlu mesaj vermeyi yeğliyorlar. 2017 yılı zor bir süreç olacaktır. Bu husus herkes tarafından kabul ediliyor. Amerika’da seçilecek yeni başkan ile BM Genel Yazmanının görevinden ayrılacak olması zorlukların önünde gelen birincil hususlardır.
AKEL’in yöneticilerinden bazen ciddi sayılabilecek açıklamalar geliyor. Adı geçen partinin önde gidenlerinden olan Bay Dimitris Hiristofyas, “Bizim toplumumuz da işine gelmeyen gerçekleri söyleme cesaretini göstermelidir. Kıbrıslı Rum faşitler Kıbrıslı Türk sivilleri öldürdüklerini kabul etmelidir.
Muratağa – Atlılar – Sandallar ve Taşkent’i kana bulayanlar bazı Kıbrıslı Rumlar değil miydi? Bu gün kuyularda kemiklerini bulduğumuz çocukları öldüren bazı Kıbrıslı Rumlar değil miydi? Kuyularda kemikleri bulunan Kıbrıslı Türk kayıplar bir mikroba yakalanıp bu kuyulara düşmediler. Kıbrıslı Rum şövenler tarafından öldürüldüler. Yeter artık susmayalım” diyor. Bay Hiristofyas’ın söylediği gerçekler karşısında kendi partisinin üyelerinin ne kadar etkin olduğuna da açıklık getirmek gibi bir yükümlülüğü vardır.
Kendisinin de şövenlerle birlikte sorumluluktan kaçması olasılığının olmadığının bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
21 Ekim 2016 - Ankara -
|