“Rum’un en iyisi, en akıllısı, en ılımlısı tek bir noktada Rum’un en aşırısı ile birleşebilir. O da, ‘1974 evvelini geri’ getirmektir. Buna kim razıdır? Kimse!..
O halde bu gerçeği Rum’a anlatıncaya kadar davamıza bir bütün olarak sahip çıkmak zorundayız. Başka çare yoktur”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Bölgemiz adeta kan deryasına dönüşürken Amerika’da yapılacak olan başkanlık seçimi gündemin en alt sıralarında kendisine yer bulmaya çalışıyor. İki buçuk asra yakın olan Amerikan demokrasisinin su almaya başladığını söylemek olasıdır. 1960’lı yıllardan beridir izlediğimiz kampanyaların en düşük düzeyde yapılanına tanık oluyoruz. Yaşanan hırçınlıkları ve saldırıları her iki adayın yaşlarının ilerlemiş olması ile ilintili görüyoruz. Cumhuriyetçilerin adayının seçim sonuçlarını tanımayacağını açıklamış olması ülkeyi yeni bir açmaza doğru itecektir.
Ülkede yaşananlar Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önceki durumu ile bire bir örtüşmese bile çağrıştırıyor. Adı geçen ülkenin dağılmadan önceki son lideri Mikhail Gorbaçov’dan Rusya ve Amerika arasında Orta Doğu bölgesi başta olmak üzere diğer sorunlara ilişkin olarak uyarı geldi. Gorbaçov, “Dünyanın tehlikeli bir noktada olduğunu” söyledikten sonra sorunların karşılıklı görüşmelerle çözülebileceğini belirtiyordu. Bu tehlikeli gidişin 3.üncü Paylaşım Savaşına doğru evrilmekte olduğunu da kaydetmek istiyoruz.
Yılın sonuna doğru koşar adım gidilirken Kıbrıs’ta çözüme ulaşılıp ulaşılmayacağı belirsizliğini koruyor. Aslında 2016 yılı sonu itibarı ile çözüme yönelik bir anlaşmanın olamayacağını hemen her kes biliyor. Buna karşın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kuşkulu bir iyimserlikten söz edebiliriz. Hemen her kes susmuş Godo’yu bekliyor. Kıbrıs Türklerine önerilen çözümün ne olduğunun net olarak açıklanması gerektiğine vurgu yapmak istiyoruz. Yakın döneme dönüp baktığımızda iyi niyetli çabalarla kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dağılmasının temelinde karşı tarafın yönetimi Türklerle “Paylaşamama”olgusu yatmaktadır.
Karşı tarafın daha toplumlararası görüşmeler başlamadan önce 1966 yılında Kıbrıs Türklerine uygulanacak “Azınlık Hakları Yasası” hazırlığı yaptığı biliniyor. Bu güne değin 1960’lı yılların ortalarında anılan yasa konusundaki görüşlerinde her hangi bir değişikliğin yaşanmadığını ve yaşanmayacağı biliniyor. Bu nedenle Rum siyasetçi eskileri arasında Kıbrıs Türklerine karşı şirinlik yarışına girildiğini gözlüyoruz.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinden Bay Dimitris Hıristofyas bu konuda bayrağı çekerek şirinlerin başı olmak istiyor. Ondan aşağı kalmamak adına Dışişleri Bakanı eskisi Bayan Eratu Kozaku Markulli de sıra alanlar arasına girmeye çalışıyor. Adı geçen Bayan 1974 yılındaki Kıbrıs trajedisinin arkasındaki gerçeklerin ve iki taraftan yapılan hunhar nefret suçlarının ortaya çıkması için iki toplumlu ‘Gerçeklik Komitesi’ kurulmasını önermeye hazırlanıyormuş. Haravgi gazetesi yalan yazmıyorsa bu açıklamayı doğru kabul etmek durumundayız.
Bayan Eratu’nun ‘Gerçeklik Komitesi’nin kurulması üzerinde uzun süredir çalıştığı da belirtiliyor. Eoka B’nin tethiş örgütü elemanlarının yaptıkları katliamlardan özür dilemesi sonrasında bazı Kıbrıs Türklerinin kendisine destek mesajları gönderdiklerini de açıklıyor. Özür paylaşımında ise, “14 Ağustos 1974’te Eoka B’nin aşırı unsurları tarafından Atlılar – Muratağa ve Sandallar köylerinde 126 kadın ve çocuk Taşkent köyünden 85 sivil erkeğe karşı (aralarında 12 yaşında bir de çocuk var) işlenen korkunç suçlar nedeniyle kamuoyu önünde samimi olarak Kıbrıslı Türk yurttaşlarımızdan özür dileme gereksinimini duyuyorum…
Ne yazık ki resmi Kıbrıs Cumhuriyeti devleti aradan geçen 42 yıla karşın bu cinayetlerin ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için her hangi bir soruşturma yapmadı ve bu suçları işleyenlerin hiçbiri adalete teslim edilmedi. Çünkü gerçek ortaya çıkarılmadan uzlaşma olmayacaktır. (Kendisinin Bakan olarak sorumlu olduğu dönemde ne gibi çabasının olduğuna da açıklık getirmek durumundadır. Şirinlik yapmasınlar)
Uzlaşma olmazsa da barış içerisinde bir arada yaşamak olanaklı değildir. Gerek Türkiye’nin gerekse Kıbrıslı Türk aşırı unsurları tarafından ağırlıklı olarak sivil ve masum Kıbrıslı Rumlara karşı işlenmiş korkunç suçları 42 yıldır uluslararası camiada sert şekilde kınanırken, kendi aşırı unsurlarımızın ve faşitlerimizin masum Kıbrıslı Türklere karşı işlemiş oldukları suçları görmezden gelemeyiz” diyordu. Bu konuyu irdelemeye önümüzdeki hafta da irdelemeye devam edeceğiz…
Şirinlik yapmaya soyunanların 01 Nisan 1955’te Eoka teröristlerinin Kıbrıs Türklerine karşı başlattıkları etnik temizlik hareketini de unutmamaları gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız
28 Ekim 2016 - Ankara -
|