Sevgili okuyucularım, Türk siyasi hayatının, yetiştirdiği en büyük liderlerinden biri olan Türk siyasetinin duayeni, kahraman lideri, Kıbrıs Fatihi, “Karaoğlan” Bülent Ecevit’i 5 Kasım 2006’da aramızdan ayıran ölüm, tarih sayfalarına onuncu yılını da ekledi.
Bülent Ecevit, Atatürk Cumhuriyetini çok iyi özümsemiş, Atatürk’ün mesajlarını çok iyi algılamış, politik açıdan Türkiye’de önemli adımlar atmış, ileriyi görebilen bir liderdi. Onun yokluğuyla, Türk solu ve Türk siyaseti bir boşluk hissedecektir. Yerinin doldurulması kolay olamayacaktır.
Ecevit, Siyaset tarihine damgasını vurmuş, özel bir yeri olan, dürüstlüğün simgesi bir isimdi. Her zaman halkı düşünen, devletini ve halkını ön planda tutan, siyaseti ulusal çıkarlar için yapan halkçı bir liderdi. Hiç bir zaman siyasi konumunu veya siyasi ilişkilerini, kişisel veya partisel çıkarlar için kullanmayan bu bakımdan da etik değerleri topluma yerleştirmeye çalışan bir liderdi.
Türk soluna önemli gelişimler yaşatan ve onu dünyaya entegre eden, Türk soluyla Türk Ulusunu bir araya getiren ve bu yolda halktan önemli oy alabilmeyi başaran bir liderdi. Bu bakımdan Türkiye’nin çok önemli dönüm noktalarında, ulusal çıkarlarının gerektirdiği dış politika konularında cesaretle karar alabilen ve bu kararları uygulayabilen bir liderdi.
81 yıllık yaşamına edebiyatçı olarak başlayan Ecevit, bir siyasetçi olarak yaşamını yitirdi. Ecevit’in edebiyatçı ve şair oluşu, siyasete insancıl yaklaşımlar getirmesine neden olmuştur. Olaylara ve yoksul halka bakışını etkilemiştir. Beklide “Halkçı Ecevit” sloganıyla anılması ve Türk siyasi hayatına yerleşmesinin en önemli nedenlerinden biri de edebiyatçı olması, şair olması ve ince bir ruh taşımasıdır.
Ecevit doğayı severdi. İnsanlara, böceklere, çiçeklere ve kuşlara aynı yaklaşımla yaklaşabilen ince ruhlu bir şairdi. Şiirle edebiyatla ve sanatla uğraşan bir liderdi. Bu nedenle küçük bir evde doğayla iç içe yaşmayı tercih ederdi. Fakat Türk siyasetinin ağır sorunları, Ecevit’in sorumluluk anlayışı, böyle bir yaşam yerine, oldukça zor, mücadele gerektiren, bazen ceza evlerinde geçen bir yaşam sürmesine neden oldu. Türkiye için, Türk ulusu için böyle yaşamak zorunda kalmaktan da mutlu oluyordu. Dik duran bir insandı. Dürüstlük anıtıydı.
Edebiyatçıydı, bir kalem ve kelam adamıydı, kültür adamıydı. Saygın kişiliğini ve halk adamı olma özelliğini yaşamı süresince hep korudu.
1957 de girdiği siyasetten, dürüstlük anlamında en ufak bir leke almadan bir insanın 50 sene siyaset yapması, çok önemli bir özelliktir. En ufak bir leke almadan, iftiraya bile uğramadan şeffaf bir kişilik sergilemek bir siyasetçi için çok önemlidir. O bunu başardı. Ecevit’in bu özelliği ve örnek olma hali maalesef başka politikacılarda görülemedi. Çünkü Ecevit particilik yapmadı.
Ecevit’in, seçimler, zaferler, darbeler ve serüvenlerle dolu bir hayatı vardı. Dopdolu bir yaşamdı bu. Başbakanlıklar, Başbakan Yardımcılıkları, Çalışma Bakanlığı, muhalefet liderliği, darbe döneminde ceza evi yaşantısı, şairlik ve siyasete erdem katmak gibi önemli roller üstlendi.
Ömrünü, son demine kadar bu ülke için, bu ülkenin ulusal birliği için adayan örnek bir siyasetçi Bülent Ecevit’i, ölümünün onuncu yılında rahmet ve minnetle anıyoruz.
|