Sevgili Okurlarım 5 Aralık 1934, Türk kadınının siyasal, kamusal ve toplumsal yaşama katılması açısından köklü bir dönüşümü ifade eden “Seçme ve Seçilme Hakkı”na kavuştuğu gündür.
5 Aralık günü tarih sayfalarına, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 82. Yılını de ekledi.
Ülkemizde Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı, birçok ülkeden önce tanınmıştır.
5 Aralık 1934 tarihi, Türk kadını için vatandaş konumuna geçişin, toplumda eşit statüde kabul edilmenin dönüm noktasıdır.
Birçok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkı tanınan Türk kadını; 1930’da yerel, 1934’te de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur.
İlk defa 1935 yılında yapılan milletvekili genel seçimlerde oy kullanmış ve bu seçimlerde 18 kadın milletvekili Meclis’e girmiştir.
O yıllarda Avrupa, Amerika ve Asya’daki birçok ülkede bu hak kadınlara tanınmamıştı.
Türk kadınına 1934 yılında seçme ve seçilme hakkının verilmesi, kadın hakları açısından oldukça önemli bir kazanımdır.
Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyetinin modern dünyada hak ettiği yeri alma kararlılığının bir göstergesidir.
Kurtuluş Savaşında; cephelere yiyecek ve cephane taşıyan, Türk kadınına siyaset alanında da var olma imkânı veren bu haklar;
Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” fikrinin bir ürünüdür.
Seçme ve seçilme hakkını erkeklerle eşit biçimde dünyada en erken elde eden Türk Kadınının, aradan 82 yıl geçmesine rağmen siyasi karar organlarındaki temsil düzeyi, henüz arzu edilen noktada değildir.
Türkiye’nin kalkınması, kadın-erkek her bireyin demokratik haklarını kullanması ve yönetime katılmasıyla mümkündür.
Hiç şüphe yok ki kadın ve erkeğin hayatın her alanına eşit katılımı, karar alma süreçlerinde eşit temsilleri çağdaş demokrasinin bir gereğidir.
Kadınlara karşı ayrımcılıkla mücadelede ve kadının insan hakları konusunda ileri adımların ve önemli gelişmelerin yaşandığı ülkemizde çağdaş ve demokratik ilkeler hayata geçirilmeye başlanmıştır.
Başta Anayasamız olmak üzere Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve İş Kanunu gibi temel yasalarda reform niteliğinde düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.
Bu düzenlemelerin toplumsal hayatımızda kadın-erkek fırsat eşitliğini güçlendirici dönüşümleri sağlayacak süreç işlemeye başlamıştır.
İnanıyorum ki bu süreçte kadınlarımızı hem toplumsal hayatın her alanında, hem de siyasal hayatta hak ettikleri yerde göreceğiz.
Siyaset rekabete açık ve sert bir alandır. Parti liderlerinin meydanlardaki yakışıksız, saldırgan ve oldukça sert konuşma tarzlarını görüyoruz.
Kadınların siyasi karar organlarındaki temsil düzeyi arttıkça siyasetin dili değişecek, kadın inceliği ve nezaketi sert söylemleri yumuşatacaktır.
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 82. yıldönümünü kutlar, siyaset de dâhil her alanda kadınlarımıza başarılar dilerim.
Kadın hakkı, insan hakkıdır…
|