Sevgili okurlarım, Kuvay-i Milliye adının bilinip duyulmadığı kara bir günde, Mondros Mütarekesi’nin ertesinde silaha sarılan bir diyar, yiğitlerin harman olduğu, güzel Kilis’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 95. yıldönümünü kutluyoruz.
Kilis, çalışmasını, dövüşmesini, medeni bir insan olarak hür ve müstakil yaşamasını bilen ve eski tarihi şöhretini bugün de muhafaza etmekte olan, güney sınırımızda Türklüğün bir kalesidir.
Zeki çocukları, asil gençleri ve çalışkan halkıyla kendisine bir ses verene bin yankı verir. Bunun en güzel örneğini de Milli Mücadelede vermiştir her Kilisli.
Doğup büyüdüğümüz il olarak bizim, vatanın bir parçası olması itibariyle de bütün yurdun, Kilis’in bu sevincine bu şeref gününe iştirak etmesi kadar tabii bir şey olamaz.
Bugün Kilis’ten dalga dalga yayılacak heyecanın, harekete getireceği acı ve tatlı hatıralar, bizleri mazinin derinliklerine götürecek, iftihar konularının canlanmasına, vatan sevgisinin çiçeklenip dillenmesine neden olacaktır.
Çünkü 7 Aralık, Türk kalesinin güney burcuna şehitlerimizin kanlarıyla boyanmış bayrağımızı çektiğimiz gündür. 7 Aralık, bıyığı yeni terlemiş koç yiğitlerimizin, ak saçlı ninelerimizin kükreyen düşmanı vatanımızın bir köşesinden silip süpürdüğü mutlu bir gündür.7 Aralık, Kilis’imizin hür dünyaya hürriyet destanını sunduğu gündür.
Yazıma başlarken Kilis güzeldir, demiştim. Evet, Kilis güzeldir. Bağı ile bahçesi ile zümrüt zeytinlikleriyle güzeldir. Taşı güzeldir, toprağı güzeldir Kilis’in.
Kilis güzeldir. Tarihiyle, şaheserleri ile Müslümanlığı ile ve Türklüğü ile güzeldir. Tarihiyle güzeldir, âlimleri, şairleri, edipleri bir tarih dolduracak kadar çoktur. Türklüğü ile güzeldir. Oğuz Türklerinden olan Kilisli, Suriye sınırında Araplarla yan yanadır, fakat Türkçe konuşur..
95. kurtuluş yıldönümünde güzel Kilis’imizi dilimizin döndüğü ve tasavvurumuzun yetebildiği kadar öveceğiz. Çünkü Kilis en güzel övgülere layık bir şehirdir. Onu övmek, biraz da kendi kendimize saygı duymak demek olacaktır.
Sevgili okurlarım, toplum ve insanlar için en kutsal varlıklardan iki tanesi, bağımsızlık ve özgürlüktür. Bağımsız olmayan bir ülkenin insanları özgür olamadıkları gibi, özgür olmayan insanlar da, bağımsız bir ülkeye sahip olamazlar.
Halkıyla ve ordusuyla bütünleşen ulusumuzun, Mustafa Kemal’in önderliğinde ki Kurtuluş Savaşı’nı kazanmasında güney cephesinin rolü büyüktür.
Yedinci Ordu Komutanı sıfatı ile Suriye Cephesi’nde bulunan Mustafa Kemal, 28 Ekim 1918’de Kilis’e gelişinde şehre girerken ilk yerel milis kuvvetleri tarafından karşılanmasından oldukça etkilenmiş; “İlk Ayak bastığım Türk Şehrinde ki bu uyanıklığa cidden hayran kaldım ve bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun, aziz Kilisliler.” Demiştir.
Kilis dönüşü, 3 Kasım 1918 tarihinde, Yıldırım Orduları Grubu Kumandanı sıfatı ile 2. ve 7. ordulara gönderdiği talimatta ise; “...Kilis havalisinin Türklerle meskûn olduğu her vesileyle hatırda tutulmalı, her davada bu esas ittihaz edilmelidir.” diyen, yine geleceğin Atatürk’üdür.
Ulusumuzun yazgısını değiştiren ve bugün, özgürlük savaşında ki tüm ülkelere örnek olan Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında, Kilis Kuvay-i Milliyesi’nin Güney Cephesi’ndeki yeri ve Antep Savunması’na katkısı büyük olmuştur. Bu cephede büyük zorlukların, yoklukların, olanaksızlıların içerisinde savaşan Kilis Mücahitleri’nin direnişi ve hakkı inkâr edilemez.
Bu direnişte, adı bilinen komutan ve mücahitler kadar adları bilinmeyen pek çok köylü-kentli Kilis halkının katkısı vardır.
Kilis, düşman işgalinden kurtularak, bağımsızlık ve özgürlüğünü ilan ettiği günün 95. Yıldönümünü kutladığımız 7 Aralık günü, Kilis’in şahlanışının, kendine yetmeyişinin ve Atatürk ilkelerine bağlılığının bir hatırasını taşır.
Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında kanı ve canı pahasına ulusunun yazgısını değiştirmek için savaşan kahraman gazi ve şehitlerimizin aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.
Ruhları şad olsun.
|