“11 yıldır, çok güç koşullar altında bir varlık mücadelesine her Kıbrıslı Türk, kendi özel çapı ve imkanı oranında katılmıştır.
Bunu en içten duygular altında kutsal bir iman gücü ile sürdürmüş, hiç kimse davaya ihanet etmemiştir. Basınımızda kendisine düşen görevi yapmaya gayret etmiş, doğru yoldan sapmamış, Türklük ve Türkiye heyecanını ayakta tutabilmek için gereken her şeyi yapmıştır.” 1974
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Eylül ayında Nev York’ta yapılan Kıbrıs görüşmelerinden sonra nasıl fos diye ses çıktı ise İsviçre’deki müzakerelerden de benzer ses geldi. Yaşanan bu gelişme üzerine de iplerin koptuğu görüşü yaygınlık kazanırken önde gidenlerin bir yemekte buluşması sonrasında 09 – 10 Ocak 2017 günlerinde aynı yerde tekrar bir araya gelmeleri kararlaştırıldı. Buradan alınacak sonuca göre 11 Ocak 2017’de üçlü veya beşli görüşmeler yapılacak. Bu toplantılarda federal yapı içinde yer alacak Oluşturucu Devletçiklerin sınırları da belirlenmeye çalışılacak. Adı geçen tanımdaki devletçiklerin sınırları 1975 yılındaki nüfus değişimi ve 1977 – 1979 yıllarında Denktaş – Makarios - Kipriyanu arasında yapılan Doruk Toplantıları sırasında kabul edilmişti.
Bu nedenle neden böyle bir sınır düzenlenmesine gerek duyulduğunun mantıklı bir açıklaması yoktur. Çünkü bu toplantılar sırasında alınan kararlarla bu işin sonlandırıldığı düşünülüyordu. Sonlandırılmadığı anlaşılan sınır düzeltmeleri Türk Oluşturucu Devletçiğinin sınırları üzerinden yapılacaktır. Bu kararı alanların mantıklı bir açıklama yapmak gibi yükümlülükleri olduğunun bilinmesini gerekiyor. Diğer yandan garantilerin konuşulacağı 5’li toplantılarda taraflardan İngiltere ve Yunanistan, böyle bir sisteme karşı olduklarını açıkça ilan ediyorlar. Türkiye’nin garantörlüğünün yalnızca Kuzeydeki Oluşturucu Devletçikle sınırlı tutulmak isteniyor olması akıl tutulmasının ötesindedir. Kaldı ki yapılacak olası bir anlaşma sonrasında adanın kuzeyine güneyden yeni nüfus kaydırması yapılacaktır. Böyle bir kaydırma sonrasında yeniden 1960 yılı öncesine dönülecektir. Bu uygulama sonrasında adadaki Türk varlığı kısa sürede yok olma riski ile karşı karşıya kalacaktır.
Yürü – tülen müzakere sürecinde yaşanan ilginçliklere de değinmek durumundayız. Türk tarafı 103 Rum tarafı ise 200 konu başlığında anlaşmazlık olduğunu belirtiyor. Olaya sayısal açıdan baktığımız zaman bir tarafın doğruları söylemediğini söylemek olasıdır. Yine de yoğunlaştırılmış görüşmelerle birkaç maddede daha uzlaşıldığını kabul edelim.
Yeni kurulacak devletin ismi konusunda bile uzlaşının olmadığını söylemek istiyoruz. İki Kurucu Devletten Oluşturucu Devletçiğe doğru çözüm evrilirken şimdilerde bu tanımlamalar da tu kaka olmuş gibi eyaletlerden söz edilmeye başlandı. Bu tanımlardan hangisinin doğru olduğuna açıklık getirilmesi gerekiyor. Konuya ilişkin açıklamaları beklerden Devletçiklerin yapacakları uluslararası anlaşmaların hangi koşulda yapacaklarına ilişkin ayrıntılarda belli olmaya başladı. Bu konuda uzlaşının sağlandığı da belirtiliyor.
Yeni yapı içerisinde Federal Dışişleri Bakanlığının eyaletlerden uluslar arası anlaşma yapmaları tek uluslararası temsiliyetin altını oymadan ve eyaletlerin ilgili yetkileri görmezden gelinmeden yapılamayacak. Aksi durumda üst yapının müdahil olması konusunda uzlaşıldığı türküsü çığırılıyor. Böyle bir açıklama bizi Annan Belgesinin oylandığı döneme çekip götürdü. O dönemde kurulacak senatonun 48 kişiden oluşacağı belirtiliyordu. Her iki oluşturucu devletçiğin 24 kişiyi seçmesi hedeflenirken eşitlikten söz ediliyordu. Bu hükmün bir alt maddesinde seçilecek 24 kişiden birisinin bu bölgelerde oturan azınlıkların temsilcisi olacağı belirtiliyordu. Türk bölgesinde seçilecek azınlıkların temsilcisi eşitliği bozuyordu. Senatoda oran bu şekilde 25’e 23 oluyordu. Can alıcı husus ise Oluşturucu Devletçikler için Türk ve Rum ayırımı da yapılmıyordu.
Yukarıdaki kararı iyi niyetle okumuş olsak bile oluşturulacak yapının devam ettiğinin göstergesidir. Federal Dışişleri Bakanı Türk olamayacağına göre Kıbrıs Türkleri Türkiye ile olası bir kültür anlaşması yapabilmek için rahat hareket edemeyeceklerdir. “Siz tek uluslararası temsiliyetin altını oyuyorsunuz” diyerek izin verilmeyecektir. Türk tarafının ise eli böğüründe sağa sola şikayet etmekten başka seçeneği kalmayacaktır.
Üzerinde uzlaşıldığı belirtilen bu anlaşmaya göre yeniden başa dönmüş olacağız. Bu günlerde yapamadığımız ve zorlandığımızda uluslararası etkinlikleri yapabilmek için eski yapıyı da mumla arayacağız.
Bu tür tuzaklarla da adaya huzur ve barışın gelemeyeceğinin artık görülerek kabul edilmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|