Kızıl bir gecede kurdu,
Mahkemeyi adalet,
Yalan geldi ilk önce
Günah defterine zabıt tutulmuş,
Dosyalar dolusu sundu
Riya, savunmalarını,
Nefesi kan kokuyordu;
Hâkim ilk celseyi açtı
Ve sordu?
Nerede, ayağa kalksın suçlu?
Arsız bir gülümseyişle yalan,
Yılanı şahit tuttu.
Mübaşir seslendi,
Koridorda yankılandı adı,
‘YILAN!’
Ve başladı yüzyılın duruşması,
Riyaya soyundu parlak derisi,
Göz alan ışıltısına dayanamaz insan,
Her kıvranışında bir kat deri atıyor,
Nefis acze düşüyor.
Bir bebek çığlığı duyuldu aniden,
Zaman yargıçları irkildi,
Sızlandı yasalar,
Bıkmışlar tarihin vahşetinden;
Genç bir kadın bedeninde geldi adalet,
Yüreğinde aklın terazisi
Kararları keskin bir kılıç.
Asırların öfkesi birikmiş içinde,
Bağlamışlar gözlerini,
Ne hâkim itiraz edebilmiş, ne savcı;
Ahh!
Hani mülkün temeli,
Dengeyi bulamadıkça terazi,
Hangi kefede insanlık suçluları?
Atan, satan, yakan, yıkan,
Yok, eden dünyayı,
Hatta öldüren, kıyan doğmamış çocukları.
Kararcılar kararsız,
Elleri, gözleri bağlı,
Beraat edecek yine yalan
Ve çınlıyor aniden bir ses,
Dinleyin beni itiraz ediyorum!
Kalmayıncaya kadar canımda bir nefes,
Vazgeçmeyeceğim bu davadan,
Benim adım doğru, soyadım barış,’
Masum insanların vekiliyim;
Yalan denilen iblise yenilmeyeceğim,
İzansız mizanınız, bekleyin zalimler,
Temyiz edeceğim!
Şükran Gülcenaz AYDOĞAN
|