Aydınlık karanlığa yenik düştüğünde, cehalet yok eden üstünlüğünü ele geçirir. Bundan sonra neler olur?
Cehalet nefis kılığında peşinden sürükler insanı. Fısıltılar avaz avaz bağırır zavallı kalabalıklara. Hiç kimse hayır diyemez itiraz edemez, çünkü bilmediklerinden habersiz, bilinmez bir yola dönmüşlerdir. Kara bir gölgedir efendileri, hükmü kendi sahte doğrularını kabul ettirmektir. Yavaşça sokulur hatalar, bir iki derken binlercesi gelir ve koskoca suçlar işlenir cehalet karanlığında, gece kadar siyahtır hedefleri.
Öfke kokar nefesi hırs içinde saldırırlar ilim, bilim, hakikattir düşmanları. Kupkuru yüreklerinde sevgiden eser yoktur. Hayata ve insana dair ne varsa yok etmektir amaçları. Boş beyinlere musallat olurlar, kendi cehalet köklerini bırakırlar geçtikleri yerlere. Hurafe kol gezer akıl sınırlarında izin vermez düşünceye, basit çözümlerin içine dolanır zihin ve gittikçe karışır, boğulur yanlışın karanlık sularında.
Manada zengin olan ne varsa ezilir, yok edilir maddi hayatın anlık lüksü içinde satılık beyinler Yavan söylemlerin etkisinde zapt edilir.
Bilmediğinden habersiz bildiğini sanan kalabalıklar hakikat kalesinin surlarına tırmanır, bir böcek sürüsü gibi kıvıl kıvıl kara izler bırakarak ilerler.
Kurduğu cahil ordunun gerisinde korkak bir kumandan vardır hep.
Asla öne çıkmaz, kendi karanlığına gizlenir, amacı kendi dışında her şeyi yok etmektir. Şeytani zekâsının tüm oyunlarını, sahte örneklerle sunar peşine takılan zavallılara. Satın aldığı ruhlara ikramıdır rüşvet denilen zehirli lezzet. Kara kaleminden yalan damlar, ölümü yazar batıl düşüncelerine itiraz edenlere. Doğruyu ve doğrucuları hapseder, zincire vurur cesur yürekleri. Ne beyaz, ne mavi, tüm renkler solar cehalet siyahında bir dünyanın yeşilsiz, otsuz, kokusuz saltanatını kurar.
Sonra bir güneş doğar dağların ötesinde, karanlığı yırtarcasına inatla deler bulutları. Aydınlık bir sabah başlar ve bilge bir yüreğin akıl denilen sesi yayılır ‘düşün’ der, ‘düşün ey insan. Hurafenin, batılın sahte fikirlerine aldanma. Eğer savaşacaksan cehaletle savaş, ölüm ateşleri değil bilim alevlensin, öğrenme isteği zapt etsin akıl surlarını. Teslim olma bilmeyenin sapkın hükmüne. Kır zincirlerini yık cehalet duvarlarını, aç hakikat bayrağını düşüncelerinle, bilginle, inancınla ışık ol yaşadığın topluma, barındığın vatana.’
İşte o anda aklın yoluna parlak bir nur iner sanki. Hakikat gün gibi belirir, yayılır ziyası bulutlara. Aydınlığı karanlığa yeğler akıl meclisinin âlimleri. İçinde gerçek bir iman ve insan sevgisi olanlar anlamak, öğrenmek ve cehaleti yenmek için birleşir. Binlerce yürek tek olur güneşe doğru yürürler, genç nesillerin tertemiz bakışları, ümit coşkusunda yarınlara ilerlerken, milli birlik ve beraberliğin bayrağı dalgalanır gönül kalesinde.
Hakikat karanlığı, akıl ve irade cehaleti yenmiştir.
İnancın huzuru, öğrenmenin nuru, öğretenin onuru hurafenin, batıl karanlığını silmiş, akıl galip gelmiştir...
Şükran AYDOĞAN / YALOVA / 15.8.2012
Nahl Suresi, (25. Ayet)
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar. ''Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Sûresi,9)
|