“İki kesimli federasyon ilkesinin de pazarlığa açık bir yönü yoktur. 1975’de yaptığımız nüfus mübadelesi anlaşması ile 12 yıllık baskıdan ve korkudan kurtulan halkımızın kuzeyde bir arada yaşamak hakkını kimse geri alamaz. Üç kez göçe zorlanmış olan bu halk, ‘herkes yerine dönsün’ çağrısını yapanlara itimat edilemeyeceğini bilmektedir.’’ 1983
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Birleşik Amerika Devletlerinde başkanlık koltuğuna oturmadan saldırgan tutumu ile bilinen Bay Donald Trump’ın döneminin “dalaşma dönemi” olarak tarihe kaydedileceğini düşünüyoruz. Ülkeler öncelikle kendi çıkarlarını savundukları için tartışıp uzlaşmak için çaba harcıyorlardı. Bay Donald Trump bu tartışmaları kısa sürede dalaşma noktasına taşıdığı için eseri ile ne kadar övünse az gelecektir. Dalaşma eylemini tek başına yapmıyor. Atadığı bütün yöneticilerin O’nu örnek aldıklarından olacak dünyamız yeni paylaşımlara doğru evrilmektedir.
Dalaşmalar devam ederken Avrupa Birliği’nden Amerika’yı tehdit olarak gören açıklama geldi. Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Bay Donald Tusk’un açıklamasında “ Avrupa Birliği’nin dağılması üye ülkelerin tam egemenliklerini yeniden inşa etmelerine değil onların Amerika – Rusya ve Çin olan süper güçlere bağlılığa yol açacak” diyordu. Bu açıklamayı yeni bir soğuk savaş dalaşması olarak da okumak olasıdır.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin yapısını dinamitlemek için aldığı ayrılma kararı tam olarak yürürlüğe girmedi. Birlik içindeki İngiltere kendini bir anlamda eli kolu bağlı olarak görüyordu. 21. yüzyılda eski sömürgelerine yeniden sahip olabilmek içinde bu yolu seçmiş olabilir diye düşünüyoruz. Almanya’nın hegemonyası altında görüntü veren bu yapıdan rahatsızlık duyuyordu. İngiltere’nin ayrıcalıklı olarak birliğe alınması bile uzun süren pazarlıklarla gerçekleştiğinin unutulmaması gerekiyor.
Kıbrıs görüşmelerinde mutlu sona ulaşabilmek için 20 aydır yollara düşenler Mart ayında kediler damlara çıkmaya hazırlanırken son viraja girmek için atağa kalkıyorlar. BM Genel Yazmanının özel temsilcisi Bay Espen Barth Eide, Mart ayındaki konferansın amacını bir sonuca varmak olarak tanımlıyor. Yunanistan Başbakanı Bay Aleksis Cipras’ında Adaya giderek izlenecek yolu tartışmaya hazırlandığı belirtiliyor.
Müzakere sürecinde 3’lü mü 5’li mi tartışmaları yapılırken Rusya Güvenlik Konseyi üyelerinin de bu sürece katılmalarını içeren bir önerisi geldi. Yapılacak müzakerelere katılımcı sayısı ne kadar yüksek olursa çözümden de o kadar uzaklaşmış olunacaktır. Garantiler konuşulurken AB Sosyalist Grup Başkanı Gianni Pitella’dan, “Kıbrıs’ın güvenliği ile bağımsızlığının garanti altına alınması için askere gereksinim olmadığını” söyleyerek konunun maydanozu olmayı başardı. Ayakları havada çalışan Bay Pitella şu anda Adada görev yapan BM Barış Gücü’nün bir işe yaradığını düşünüyorsa da dünyadan haberi olmadığı anlaşılıyor. Hukuksuzluğun diz boyu ve bir çıkar ortaklığı olan AB’nin Kıbrıs’ın güvenliğine hiçbir katkısı olamayacağının bilinmesini istiyoruz. Çünkü birliğe ait ortak polis ve asker gücü yoktur.
Müzakerelerde altı ana başlıkta anlaşmazlık olduğu bizzat görüşmeciler tarafından kabul edilirken anlaşma olacak barış olacak türkülerinin çığırılıyor olması gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bizler de Kıbrıs Türk’ünün varlığının devamı için çözümün olmasına karşı olmadığımızı yinelemek istiyoruz. Haklarımızın güvence altına alındığı bir barıştan yanayız. Karşı tarafın boyunduruğu altında elde edilecek sonuç barış değil yeni bir çatışma ortamına çağrı çıkartmaktır. Bu arada Türkiye’nin güney sahillerinin güvenliğinin de sağlanması Kıbrıs da yukarda kaydettiğimiz barışla olanaklı olacaktır.
Karşı taraf Gümrük Birliği anlaşmasının günümüz koşullarına uyumunu sağlayacak görüşmeleri veya anlaşmayı veto edeceğiz diyerek efeleniyor. Bu şekilde efelenmekle adaya barış hiçbir zaman gelmez. Godo’yu bekler gibi barışı bekler dururuz.
Tehditlerle ve dalaşma ile Adaya barışın ve huzurun gelemeyeceğinin artık görülmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
10 Şubat 2017 - Ankara
|