Sevgili okurlarım, İstiklâl Marşımızın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde millî marş olarak kabulünün 96. yıldönümünü kutluyoruz.
İstiklal Marşımız 96 yaşında.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını sembolize eden, Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşımız, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından, Türkiye için İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir.
Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, Türk milleti zorlu bir mücadeleye girişmişken İstiklâl Harbi'nin milli bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı milli bir marş ihtiyacı duymuş ve bunun için 1921 yılında bir şiir yarışması düzenlemiştir.
Bu yarışmaya 724 şair eser göndermiş ve eserlerinin milli marş olarak kabul edilmesini istemişlerdir.
Mehmet Akif Ersoy, bu yarışmayı kazanan kişiye para ödülü verileceğinden başlangıçta yarışmaya katılmak istememiştir.
Fakat o dönemde Milli Eğitim Bakanı olan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in ısrarı üzerine, ödülü almamak şartıyla Ankara'daki Taceddin Dergâhında yazdığı ve İstiklal Harbi'ni verecek olan Türk Ordusu'na hitap ettiği şiirini yarışmaya göndermiştir.
Yapılan elemeler sonucu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkışlarla kabul edilmiştir.
İstiklâl Marşımızın özünde, sadece Millî Mücadele tarihimiz değil, binlerce senelik Türk tarihinin kültür değerleri mevcuttur.
Milli marş olarak kabul edilen İstiklal Marşımız, Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir.
Ülkemizin ve milletimizin en zor günlerinde yazılan İstiklâl Marşımız, halkımızın üzerinde en fazla mutabık kaldığı, aradan geçen 96 yıla rağmen gururla ve heyecanla söylediği bir marştır.
Tamamı on kıta olan şiirin ilk iki kıtası, beste eşliğinde İstiklâl Marşı olarak söylenmektedir.
Mehmet Akif Ersoy İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'ına dâhil etmemiş ve İstiklâl Marşı'nın Türk Milleti'nin eseri olduğunu beyan etmiştir.
Mehmet Akif, müspet ilimle dolu bir şair olduğu kadar, münevver bir ilim adamıydı. En büyük arzusu; tembel ve geri kalmış, her türlü ilerlemeden mahrum Müslüman dünyasını, asırlarca süren uykudan uyandırıp, Avrupa memleketleri düzeyine ulaştırmaktı.
İmanla milliyetçiliği kucaklaştırarak, konularını içinde yaşadığı ortamdan seçen, toplumcu bir şair ve idealist bir fikir adamı olan Mehmet Akif, edebiyat tarihimizde ve Türk milletinin kalbinde layık olduğu yeri çoktan almıştır.
İstiklal Marşımızın kabulünün 96. yılında, vatan sevgisinin, iman bütünlüğünün şahikasına çıkan, Türk milletinin ıstırabıyla ağlayan, yurdunun heyecanlarıyla çırpınan, kahraman Türk Mehmetçiğini Çanakkale’de destanlaştıran ve İstiklal Marşımızı yazan Mehmet Akif Ersoy’u minnet şükran ve rahmetle anıyorum.
Yazımı Akif’in güzel sözleriyle noktalamak istiyorum:
“Yumuşak huylu isem kim demiş uysal koyunum; kesilir belki ama çekmeye gelmez boynum.”
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”
“Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”
Onun dediği gibi;
“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın.”
|