“Enosis plebisitinin yıl dönümünün kutlanması, Türk iddialarının dedikodu mahiyetinde olmayıp hakikate dayandığını ispat edebilecek kadar değil midir? Müstakil bir cumhuriyet peşinde koştuklarını dünya kamuoyuna duyurmak ve inandırmak isteyenlere ‘o halde bundan on dokuz sene evvel başlattığınız bu işin hala peşini bırakmamakta güttüğünüz gaye nedir?’ diye soruyoruz”. 1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Kasım 2016 ayında Amerikan Başkanı seçilen Donald Trump, dokuz günlük ilk dünya turunu tamamlayıp ülkesine döndü. Katıldığı nerede ise bütün toplantılarda gösterdiği uyumsuzluk dünyanın önümüzdeki dönemde karşılaşacağı olumsuzluklar konusunda ipin ucunu veriyordu. Lahana tarlalarında gezindikten ve Nato toplantıları sırasında fotoğraf çekimi sırasında öne geçmek için bazı ülkelerin önde gidenlerini itmesini bu yargımızın kanıtı olarak paylaşmak istiyoruz. Hiçbir kurala uymayan bu kaba davranışı ile ‘önüme çıkanları ezerim’ mesajını da dünyaya veriyordu.
Karadağ Başbakanı Duşko Markoviç’e karşı yaptığı bu hareketten sonra Fransa’nın yeni seçilen cumhurbaşkanın elini sıkmak için uzatılan elinin adeta terslenmesi önümüzdeki dönemde Fransız Amerikan ilişkilerinin zor geçeceğinin de işaretini veriyordu. Fransa’nın 5. Cumhuriyeti’nin kurucusu General De Gol’ün de görevde olduğu dönemde Amerika’ya karşı mesafeli durduğu biliniyor. Yüce Atatürk’e hayranlığı ile bilinen De Gol’ün ülkesini Nato’nun askeri kanadından çektiğini de anımsatmak istiyoruz.
Önümüzdeki dönemde Donald Trump konusunu daha çok konuşacağız gibi görünüyor. Almanya’nın saygın yayın organlarından “Der Spiegel” son sayısında, “Donald Trump’tan Kurtulmanın Zamanı” başlıklı yazısında, “Donald Trump Amerikan Başkanı olacak kalibrede değil. Konumunun gerektirdiği entellektüel kapasite ile makamının özelliğini kavramaktan aciz. Amerika’yı alay konusu haline getiren Donald Trump dünya için de bir tehdit. Gidişat daha kötüleşmeden kendisi Beyaz Saray’dan çıkarılmalı” diye yazıyordu. Bir milyonu aştığı belirtilen imza kampanyası ile Donald Trump’un görevinden azledilmesi konusunun gündeme taşındığını da belirtmek istiyoruz.
Son yıllarda dünyanın en önemli uğraş konusunun terör olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Terör bizim ülkemize gelemez yaklaşımı içinde olan
ülkeler bile son dönemde terör olgusu ile boğuşuyorlar. Son olarak İngiltere’de yaşanan terör saldırısını bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Son olay terör saldırısı sonrasında bütün ülkelerin geriye çekilmesi nasıl olsa bana dokunmadı deme lükslerinin olmadığının bilinmesi gerekiyor. Türkiye’nin terör konusunda halen yaşamakta olduğu sıkıntılar izleyici konumunda olan ülkelerin de benzer saldırılarla karşılaşacağını son dönemde yaşananlar kanıtlamaktadır.
Kıbrıs’ta müzakere sürecine ilişkin bir kapının daha kapandığı veya kapatıldığı günlerden geçiyoruz. Böyle bir ortamda Mendil büyüklüğündeki ülkenin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgede Temmuz ayı başlarında sondaj çalışmaları yapılması düşünülüyor. Buna koşut olmak üzere 2018 Şubat ayında adı geçen ülkede başkanlık seçimi yapılacaktır. Bu karmaşa içerisinde müzakere sürecinin devam etmesi boşuna yapılacak bir zorlama olacaktı. Zorlamalarla gelinen son noktada sonuç alınamayacağı zaten kendiliğinden ortalıklara çıkıyor.
Kıbrıs’a büyük hevesle geldiği zaman ‘Kıbrıs uyuşmazlığını yalnız Ben çözerim’ diyen Espen Barth Eide sonunda havlusunu atmak durumunda kaldı. “Ne yazık ki liderler arasında var olan farklılıkları gidermek için ciddi çabalara karşın ortak zemin bulunamadı” diyerek geri adım atmak durumunda kaldı. Bu noktada bir kişinin daha Kıbrıs uyuşmazlığının neden çözülemediğini umalım ki anlamış olsun. Hangi tarafın çözümden yana olduğu bir kez daha ortalıklara çıkıyor. Ne olacaksa bu dönemde olacaktır yaklaşımında olan BM Genel Yazmanı da çözümün olmayacağının tanığı olmuş oluyor.
Bu durumda Ada’daki uyuşmazlığı ‘Ben çözerim’ yaklaşımları ile de çözülemeyeceğinin artık kabul edilmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|