“Türkler müşterek bir devlet kurabiliriz diyor. Bu ada üzerinde kökleşmiş ve kökleri sökülemeyecek kadar derinlere gitmiş haklarımız vardır. Bunlara dokunmayınız diyoruz. Hemen feryadı basıyorlar, ‘Türkler ayrılık istiyorlar’.
Biz neden TAKSİM üzerinde durduğumuzu açıkladık. TAKSİM, Enosis’e karşı en kuvvetli silahımızdır. Onu elimizden kaçırdığımız gün, akıbetimizin çok feci olacağını biliyoruz… Her iki tarafın menfaatlerini koruyabilecek müşterek bir idareden kaçınmadık, kaçınmayacağız.” 1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Kıbrıs’ta müzakere sürecinde yaşanan kopukluğun kaçıncı kez yaşandığının çetelesini tutanların bile bilmediğine inanıyoruz. Önümüzdeki günlerde müzakere süreci bir kez daha freni patlamış araç gibi sağı solu toparlanarak yeniden kullanıma sokuluyor. Buna koşut karşılıklı suçlamaların da sonu bir türlü gelmiyor. Karşı tarafın sunduğu bazı koşulların Türk tarafınca kabul edildiğinin açıklanması sonrasında yaptıkları konuşmalarla uzlaşıdan ne kadar uzakta olduklarını gösteriyorlar. Müzakere masasına önkoşulsuz oturma söyleminin bile koşul olduğunu da belirtmek istiyoruz.
Adadaki çözümün Kıbrıs’ta yapılacak müzakerelerle gerçekleşeceğinin bilincinden uzak oldukları bilinen karşı taraf, çözümü dışarıda aramaya devam ediyor. Bay Anastasiyadis’in partisinin başkanı Amerika’da turlarına devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Amerika’daki Yahudi Komitesinde konuşan Bay Nikos Anastasiyadis, “Kıbrıs sorununa sürdürülebilir ve işleyebilir bir çözüm kuşkusuz Amerika’nın ve İsrail’in çıkarına olacak. Bölgesel istikrar için Kıbrıs bağımsız devlet olarak kalmalı ve bölgedeki saygın ortak olarak işlemeli” diye konuşuyordu. Bunları söylerken de öngörülerinin inandırıcı olmasa da Barış olduğunu belirtiyordu.
Bu söylemi ile Amerika ve İsrail’in dışında bölgede Ürdün ve Mısır gibi ülkelerin temel ortaklıklarına vurgu yapıyordu. “Bu nedenle Kıbrıs’ı ve halklarını, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs Türklerini yeniden birleştirecek geniş içerikli bir çözüm bulma çabaları gündeminin en üst sırasındadır” diyerek inandırıcı olmadığının da altını çiziyordu. Bununla yetinmeyerek çözümün anahtarının da güvenlik ve garantiler olduğuna dikkat çekiyordu. Bay Nikos Anastasiyadis güvenlik ve garantilerin maymuncuk işlevi yaparak Kıbrıs
Rumlarının esenliğini kayıt altına almış olmayı amaçladığını bu söylemi ile gizlemeye çalışıyordu.
Aralarında çatışma yaşamış olan topluluklardan birinin güvenliğinin sağlanması yeni çatışmalara çağrı çıkardığı biliniyor. Bu güne değin bu yönde alınmış herhangi bir karara da rastlamadığımızı kaydetmek istiyoruz. Tek yanlı uygulamalarla barış ve çözüm sağlanamamıştır. Bunun en tipik örneği Kıbrıs uyuşmazlığı gibi uzun geçmişi olan Filistin – İsrail uyuşmazlığıdır. Aynı yıllarda başlamış olmasına karşın buralarda ölen insan sayısı Kıbrıs’a göre kat be kat fazladır. Bu gerçek bilindiği için son dönemde iki devletli bir yapının kurulmasına ilişkin çalışmaların resmi olmasa bile sürdürüldüğü belirtiliyor. İnsanları öldürmekle uyuşmazlıkların çözülemeyeceğinin görülmüş olmasını bölge barışı için umut olarak gördüğümüzü kaydetmek istiyoruz.
Bu güne değin yürütülen müzakerelerde Kıbrıs Türklerinin gösterdiği iyi niyetli çabalarına olumlu bir yanıtı alamadığı biliniyor. Filistin’le İsrail iki devlet esası üzerinde uzlaşı ararken Kıbrıs’ta Birleşik Kıbrıs türküsünü çığırmak kadar anlamsız bir yaklaşım olamaz. Uluslararası toplumun bu gerçeği ne zaman göreceği ayrıca meraka değer doğrusu…
Cenevre’ye turistik geziden öte bir anlam içermeyecek olan müzakereler öncesinde Bay Nikos Anastasiyadis aynaya bakmadan “Üç garantör güçten bu düzenin korunmasını istemekte ısrar eden Türkiye’dir. Cenevre’de Türkiye’nin bize hoş bir sürpriz yapmasını diliyorum” diyerek suçlamalarda ve istekte bulunması saygısızlığının ulaştığı boyutunda göstergesidir. Bu isteğine karşı halkın söylemi ile sormak istiyoruz. “Senin anan güzel mi?”…
Önümüzdeki dönemde adadaki uyuşmazlığın çözümü için dünya turuna çıkılmadan kurduğumuz devletimizin güçlendirilmesi çalışmalarının yapılması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
16 Haziran 2017 - Ankara -
|