“Adanın ihtiyacı olan bir üniversite açılmasına bundan sekiz sene evvel önayak olan Amerikalıların teklifini reddeden enosis taraftarı Rumlar olmuştu. Çünkü tedrisat (öğretim) İngilizce olacaktı. Rumlar bunu hemen reddettiler. ‘yalnız Rumca lisanında olursa kabul edebiliriz’ diye cevap verdiler. Gayeleri Türklerin böyle bir üniversiteden faydalanmamaları idi” 1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Bir süredir Amerika’da görüşmeler yapan DİSİ Başkanı Bay Averof Neofidu düzenlediği basın toplantısında Cenevre’deki görüşmelerde güvenlik konusunun belirleyici olacağını söylüyordu. Filefteros gazetesinde yer alan haberde Türk tarafının bu önemli konuda gerçek bir siyasi irade göstermesini, diğer önemli başlıklarda hala anlaşmazlıkların olduğunu küçümsemediğini belirtiyordu. Güvenlikten kast ettiğinin kendi güvenlikleri olduğunu belirtiyordu. Bu konuda Kıbrıs Türklerine azınlık haklarının verilmesi öngörüldüğünden buna gerek olmadığını aynaya bakmadan satır aralarında söyleyebiliyordu. Anlaşmak istedikleri Kıbrıs Türklerine uygun gördükleri bakışın son derece tehlikeli olduğunun bilinmesini istiyoruz.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmaları görüşmeleri sırasında garanti ve güvenlik konusu yine başat bir konu idi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Averof anılarında bu konuyu net bir şekilde anlatıyor. “Türkler Taksim tezinden vazgeçmeyecekler. Bu nedenle tek yanlı müdahale hakkının verilmesini istiyordu”. Bu istek görüşülerek anlaşmaya yazılarak kabul edilmiştir. İsmini taşıdığı kişiden nasıl hesap soracaksa dilediğini yapmakta serbest olduğunu Bay Başkana anımsatmış oluyoruz. Bu konuda artık Türkiye’ye saldırmaktan vazgeçmesini de önermek istiyoruz.
Üzerinde durdukları garantiler konusunda iyi niyetli olmadıkları ısrarlarından belli oluyor. Bu yapının kurulmasına yardımcı olan garantör ülkeler Kıbrıs Türkleri ile Rumlarının eşit olduğunu da kabul ediyorlardı. Bu nedenle Rumlar ne kadar egemense Kıbrıs Türkleri de o kadar egemendir. Sözcük oyunları ile suçlamalarla zemin kazanamayacaklarını da bir kez daha kaydetmek istiyoruz. Bu hususun altını kalın çizgilerle çiziyoruz…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmalarını Rumlar, Yunanistan’a bağlanmaları önünde engel olarak gördüklerini hiçbir zaman gizleme gereğini duymadılar. 21 Aralık 1963 saldırılarının temelinde bu olgunun yattığını hemen herkes biliyor. O günlerden bu yana uluslararası toplumun temsilcileri de bu gerçeğe tanık oldular. Türklerin azınlık oldukları savları ile dünyayı kandırmayı başardılar. AB üyeliğinin de yasal bir işlem olmadığını bu kararı verenler de iyi bilmektedirler. Böyle bir işleme önayak olan Rumlar, garantörlük sistemini sonlandıracaklarının hesaplarını da yapıyorlardı. Bunun için Anayasayı değiştirmeleri gerekiyordu. Bütün ülkelerde Anayasa konusu her türlü tartışmanın ötesindedir. Yaptıkları değişikliğin uluslararası hukuk açısından bir değerinin olmadığı biliniyor.
Politis gazetesinde yer alan haberde Eoka’cılarla Fanaromeni Kilisesinde bir araya gelen Bay Nikos Anastasiyadis, adadaki çözüm konusunda “üçüncü ülkelerin herhangi bir askeri varlığından kurtulmuş çağdaş bir Avrupa devleti kuracak bir çözüm. Refaha olanak tanıyarak bütün yasal sakinlerinin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygılı olacak bir devlet” olarak tanımlıyordu.
Cenevre görüşmelerine giderlerken yine saldırılarına devam ediyorlar. İlginç olan Anastasiyadis’in bir süre önce söyledikleridir. Garanti ve güven konusunu öne çıkarırken Kıbrıs Türk toplumuna saygı duyduklarını söyledikten sonra, “aynı şekilde onlarda bizim endişelerimizi anlamalı” diyordu. Karşı tarafın bize saygı duyuyorum derken tek ayak üzerinde durdukları anlaşılıyor. Bu nedenle Kıbrıs Türklerinin de fedakarlık ötesinde uyumlu olmaları istenmektedir.
Gösterilecek uyumun karşı tarafa teslimiyet olduğunun bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|