“Maraş’ta Evkaf’a ait çok kıymetli araziler Rumlar tarafından acımasızca gasp edilmiştir. Ada’nın her tarafında Evkaf malları Rum’u zenginleştiren baba malı gibi kullanılmıştır. Mahkeme kararları bile fayda vermemiş, Evkaf ecdat yadigarı kıymetli topaklarından mahrum edilmiştir.
Şimdi Evkaf idaresinin bu konu ile ilgili olarak açtığı bir dava vardır. Bu davadaki toprak talebimiz ciddi ve Kıbrıs’ın yasalarına göre Evkaf toprağına yapılan binalar da Evkaf’a ait olmalıdır.” 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Eylül ayının gelmesi ile her yıl oynan oyun yeniden sahneleniyor. Kıbrıs uyuşmazlığını adada çözemeyenler veya çözer gibi bir görüntü vermek isteyenler yine yollara düştüler. Şimdilerde Nev York’ta yapılacak olan görüşmelerin hangi ülkede devam etmesinin veya ettirilmesinin kararını da almış olacaklar. Yıllardır aynı oyunun oynanıyor olması taraflara olan güvenin de yok sayılması noktasına doğru hızla evrilmektedir. Gelinen bu noktayı kırabilmek adına yapılanların da suya tirit cinsinden olduğuna da vurgu yapmak durumundayız. Bu nedenle adadaki uyuşmazlık elli yılı aşkın süredir dünya gündeminde kendisine yer bulabiliyor.
Crans Montana’da BM Genel Yazmanının bizzat tanık olduğu Anastasiyadis’in yaptıklarından sonra yazacağı raporun önemli olduğu hemen herkesçe teslim ediliyor. Bu satırların yazıldığı sırada beklenen raporun içeriği konusunda bilgi sahibi olmadığımız da belirtmek istiyoruz. Bay Genel Yazman’ın tanık olduklarını raporuna yansıtmadığı takdirde daha çok raporların yazılacağı kendiliğinden ortalıklara çıkıyor. 1964 yılında yazılan ve Ortega Raporu diye anılan rapor adada yaşanan gerçekleri yazmasına karşın o tarihten beridir BM raflarında tozlarının alınmasını bekliyor. Bu nedenle BM’in onuru yerlerde sürünmenin ötesinde hızla buharlaşıyor.
Yeniden başlatılması düşünülen müzakere sürecinde yapılacak çalışmaların devletten devlete olması gerektiğini bir kez daha yinelemek istiyoruz. Aksi halde boşa kürek çekilecektir. Yapılacak böyle bir uygulama ile karşı tarafın direncinin de kırılabileceğini de düşünmek istiyoruz. Bu direncin kırılamaması durumunda yılları saymaya devam eder dururuz. Yeni
olumsuzlukları yaşamamak adına bizlerin de ivedilikle Ulusal Konsey’i oluşturmamız gerekiyor. Karşı tarafın oyunlarını bozabilmenin yolunun bu yeni yapılanmadan geçtiğini kaydetmek istiyoruz. Ulusal Konsey’de yer alacak olan bütün siyasi tarafların eteklerindeki taşları dökerek katılmaları halinde adadaki dağınıklık kendiliğinden ortalıklardan kalkacaktır. Bunun ötesinde belirlenecek olan ortak hedefe doğru kilitlenileceği için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması yolunda önemli bir adım da atılmış olacaktır.
Çözüm Kıbrıs’taki taraflar arasında yapılacağına göre kurulacak olan Ulusal Konsey’in bu yönlü çalışmalarının etkili olacağının kabul edilmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
22 Eylül 2017 - Ankara -
Işık Kitapevinin düzenlediği 30. Kitap Fuarında tanık olduklarım geleceğimize olan umutlarımızı güçlendirmiştir. Başta Nahide Hanım olmak üzere emeği geçenleri kutluyor ve teşekkür ediyorum. AG.
|