Sevgili okurlarım, kendine sorun çıkartma bakımında ülkemiz herhalde dünyada bir numaradır.
İçeriğine dair net bir açıklama yapılmayan ancak iktidarın yetkili ağızlarından da hiç düşmeyen, sorun haline getirilen “Kürt açılımı” kamuoyunun gündeminde…
Hükümetin “Kürt açılımı “çalışmaları merakla izleniyor.
Başbakan Erdoğan’ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le buluşmasından sonra, siyasi kulislerde ve kamuoyunda “Kürt açılımı” başlığı altında “Kürt sorunu” konuşulmaya başlandı.
Durum öyle gösteriyor ki; sorun, Kürt sorunu olmaktan çıkmış, Kürdistan sorunu haline gelmeye başlamıştır.
“Kürt açılımı” olarak adlandırılan çalışmalar da kamuoyunda; “Kuzey Irak açılımı” olarak nitelendiriliyor.
Nedeni; DTP bugün PKK’yı ve bölücü başını temsil eder gibi görünüyor.
Devletimizin bilgileri de PKK’yı temsil eden DTP’nin Kürt halkının tümünü temsil etmediği yolundadır.
Onun için Başbakanın geçmişte DTP’ye koyduğu ambargoyu kaldırmasını, kamuoyu doğru buluyor.
Ancak, TBMM’de grubu olan bir parti ile temkinli olmak koşuluyla temas kurması, yadırganacak bir ilişki değildir.
Bölücü başına “sayın” diyen, PKK’ya “terör örgütü” demeyen ve onu temsil eder gibi görünen bir parti gurubunu, hükümet muhatap almaz, müzakere yapmaz ve yapmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde bulunan kürt (DTP’li) milletvekilleri, Kürtlerin dağdaki PKK teröristlerini Meclis’te de savunmaktadır.
Bu milletvekilleri kürsüye çıkıp, tek millet anlayışına karşı olduklarını belirtiyorlar.
Bir diğeri çıkıp, terör örgütü PKK’nın siyaset yapmasının önünün açılmasını istiyor.
Bu sözde milletvekilleri, İmralı’daki katilin yeniden yargılanması, resmi dilin Türkçe ve Kürtçe olması, doğuya özerklik ve federasyon verilmesi gibi insanın vatan haini olduğunu tescilleyen isteklerini yüzsüzce dile getiriyorlar.
Hükümet, bunlarla müzakere yapmaz.
Onun için, başbakan DTP’ ile müzakere değil sadece diyalog yapmıştır.
Hükümet Kürt meselesinin çözülmesi için, konuları muhalefetle müzakere ederek, çözüm modelleri oluşturup muhalefetle paylaşmalıdır.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, hükümetin Kürt açılımını olumlu bulduğunu belirterek, Türkiye’nin, iç sorunlarını çözdükçe uluslararası alandaki konumunu güçlendireceğini söyledi.
Bu da gösteriyor ki; “Kürt açılımı” görüşmeleri ABD’nin istediği istikametindedir.
ABD, Irak’ta sınırlı bir vesayet rejimine ortak arıyor. O ortağı da herhalde Türkiye olarak düşünüyor.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra açık bir şekilde;
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştir. Milletlerindir dememiştir.
Bu demektir ki; bu ülkede egemenliğin tek sahibi Türklerdir. Kürtler de bu ülkede birer Türk vatandaşıdır ve kardeşlerimizdir.
Şimdi kamuoyu hükümetin “Kürt açılımı” çalışmalarını merakla izliyor…
Ve “Kürt açılımı” derken, akla iki soru geliyor;
Ülkede “Kürt sorunu” mu var? “Kürt istilası” mı var!
|