“Eğer Türkiye bir saldırı düşüncesiyle Ada’ya ayak basmamış olsaydı, birkaç gün içinde bu topraklar baştanbaşa ele geçirilirdi. Bunu yapmadı. Ne karşısında mukavemet vardı ne de daha ileri yürümesine engeller, manialar bulunuyordu. Türkiye, bir gün içinde görevinin sona erdiğine inandığındandır ki kendi kendine hattını çizip durakladı…
Eğer o zamanlar darbeciler tarafından öldürülmeye karar verilen Rumlar da bugün dolaşıp geziyorlarsa bunu Türk Ordusunun vaktinde ve zamanında adaya ayak basabilmesine borçludur”. 1982
Dr. Fazıl KÜÇÜK
İnsanların yaşamında varlıklarını sürdürebilmelerinin bazı koşulları olduğu yadsınamaz. Ulusların da vazgeçilmezleri arasında egemenliklerinin, özgürlüklerinin ve güvenliklerinin sağlanması özel bir önem taşımaktadır. Bu unsurlardan mahrum olan ulusların dünya çapında saygınlıklarının da olmadığı biliniyor. Geçmişte yazılanlardan ve yaşananlardan çıkarılan derslerle bazı uluslar varlıklarını devam ettirebiliyorlar. Bu değerlere sahip olmayan ülkeler her zaman ezilmeye mahkumdurlar. Bu nedenle Kıbrıs Türkleri olarak bizlerinde anılan değerlere sahip olmamız adadaki kalıcılığımızla bire bir ilişkilidir.
Günümüzde elde ettiğimiz değerlere uzun soluklu bir mücadele sonrasında ulaştığımız konusunda uzlaşmamız gerekiyor. Yine bu değerlerimizi bize hiç kimsenin altın tepsi içinde sunmadığının da bilincinde olmalıyız. Karşımızdakiler ve onların destekçilerine karşı var olma mücadelesi vererek ulaştığımızı gençlere de anlatmak ve onları da bilgilendirmek gibi bir sorumluluğumuz olduğunu da kaydediyoruz. Dün yaşadıklarımızı anlatırken düşmanlık aşılanmaması gerekiyor. Yaşananları anlattıktan sonra gelecekte nasıl bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti istiyoruz sorusunun da yanıtını vermek durumundayız.
Geçmişte yaşananları anlatırken karşı unsurun yaptıklarına saplanıp kalmadan gençlerin neler istediklerini yine onlardan almak dinlemek gerektiğine inanıyoruz. “Sen çocuksun ne biliyorsun?” demek yanlışına düşmeden onları anlamak gerekiyor. Bu yaklaşım adada kalıcılığımızın da temelini oluşturacaktır. Bu temelin kurulabilmesini destekleyecek en önemli unsurların başında bir birimizi daha iyi anlamak ve sevmek olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 34. yılında bugüne dek yapılanların yanında daha yapacak işlerimizin olduğunun da bilincindeyiz. 2018 yılının ilk günlerinde demokrasinin gereği bir genel seçime gidiyoruz. Bu nedenle siyasi partilerin bir birlerini kırıp dökmeden kırıcı olmadan eleştirilerini yapmalarını istiyor ve bekliyoruz. Gençlere örnek olmak gibi bir yükümlülükleri olduğu bilincine siyasilerin uyacaklarına inanmak istiyoruz. Aynı havayı teneffüs etmeye devam ettiğimiz sürece bir birimizin yüzüne bakacağımızın da unutulmaması gerekiyor.
Ada’daki kalıcılığımızı belirlerken özellikle 50 yılı aşkın süredir çözülemeyen uyuşmazlığın 50 yıl daha beklenemeyeceğinin de bilincinde olmak zorundayız. Crans Montana’da görüşme masasını devirerek kaçanlara BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres’in sorumluluk yüklemeyip ayak topu söylemi ile top çevirmesi anlaşılır olmanın ötesindedir. Sorumluluğu Kıbrıs Türklerinin temsilcilerine yüklemesi tarafsız olmadığının da göstergesidir. O zaman yapılması gereken bu yaşananları kendimize anlatmak yerine dünya kamuoyunun da bilgisine getirmek durumundayız.
İnsanların yaşamında 34 yıl önemlidir. Buna karşın devletlerin yaşamında 34 yıllık süre fazla uzun sayılmaz. Aradan geçen sürede devlet olarak ulus olarak yerinde saymadığımızı kimse yadsıyamaz. Bulunduğumuz yerden daha ileriye gitmek istiyorsak öncelikle Ulusal Konsey diye tanımladığımız yapının oluşturulması gerekiyor. Bu sürede yaşadıklarımız yeni kurulacak yapının önünde engel değildir, olmamalıdır.
Başta Cumhurbaşkanı ve siyasi partiler olmak üzere bu yapının oluşturulması için çaba göstermeleri gerektiğini yineliyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi elde ettiğimiz kazanımları hiç kimse bize altın tepsi içinde sunmamıştır. 34 yıllık devlet yaşamımızda karşılaştıklarımız bunun göstergesidir. Devletimizi sokakta kurmadığımızın bilincinde olmamız ilerisi için umut ışığı olacaktır.
Bu nedenle 34. yılına ulaşan devletimizin nice 34 yıllara ulaşabilmesi için hep birlikte el ele vererek çalışmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|