“Toplumun derdi, fertlerin derdidir. Bugün çıkan sesler bir kitlenin değil, teker teker kişilerin duyduğu acıların ifadesidir. Ah çekenlere düşman gözüyle bakmamalıyız. ‘Sandalyemizde gözleri var’ diye düşünmemeliyiz. Bir an için kendimizi ıstıraptan yüz çizgileri derinleşen adamın yerine koyalım. O zaman anlayacağız ki dalgın bakışlar başkalarını rahatsız etmek, körü körüne gürültü yaratabilmek düşüncesiyle kafalarını yoranların çehreleri değildir. Kendi içini kemiren ıstırabın açıktaki görüntüsüdür.” 1976
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Crans Montana görüşmelerinde fiyaskonun yaşandığı genel içerisinde görmezden geliniyor. Eskilerin söylemi ile dokuz tekmili birden yaşanan bu gelişme sonrasında film başa alınarak kaldığı yerden görüşmelerin sürdürülmesi çalışmaları yapılıyor. Başarısızlığın bir numaralı sorumlusu olarak kabul edilen Bay Nikos Anastasiyadis, Başkanlık seçimi sonrasında yeni bir hareketliliğin ve çabanın olacağına inandığını söylüyor. 06 Temmuz 2017 gecesini görev süresi boyunca yaşadıklarının en zoru olarak tanımlarken günah çıkarmaya çalışıyordu.
Buna koşut BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres Crans Montana’da hiçbir olumsuzluk yaşanmamış gibi görüşme masasını devirenin suçlusunu ilk ağızdan duyurmuyordu. Bunu yaparken de her hangi bir sakınca görmüyordu. Aynı kişinin şimdilerde kendi ismi ile anılacak olan “Guterres çerçevesi olarak bilinen unsurların, müzakerelerin temeli olarak kabul edilmesinde ısrarcı olacağı” savlanıyor. Guterres’in bu bakışı, “Benim oğlum bina okur döner döner yine okur” öyküsü ile bire bir örtüşüyor.
Crans Montana da masaya anlaşmamak üzere oturanlar yapılan görüşmeler sırasında Türkiye ile Rum Yönetiminin eşit tutulduğu belgeye müdahale ederek düzeltme yapılmasını istedikleri belirtiliyor. Rum basınında yer alan bu habere göre kendilerini aynanın devinde görenlerin Türkiye’den bakıldığında cim karnında bir nokta bile olamadıklarını gülerek de olsa anımsatmak istiyoruz.
Rum Başkanlık seçimleri sırasında finale kalan her iki adayın da kazanmaları halinde önceliklerinin Akıncı ile görüşmek olacağının türküsünü çığırıyorlardı. Bay Anastasiyadis, “Akıncı ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federal bir rejime dönüştürecek bir çözüm için mi müzakerelere devam edeceğimizi netleştirmeliyiz. Eğer hemfikirsek BM Genel Yazmanına başvuracağız. Eğer
hemfikir değilsek, onlar başka bir şey ima ediyorsa BM Genel Yazmanına nasıl gidebiliriz ki?” diye soruyordu.
Bay Nikos Anastasiyadis bu söylemi ile Akıncı’yı utanmasa dövme hakkını kendinde gördüğünü satır aralarında öne çıkarmaya çalışıyordu. Adı geçen Bay, “gerçek niyet olması ve Akıncı’nın seçildiği ilk zamanki gibi Ankara’dan bağımsız şekilde konuşabilmesi durumunda bu soğukluğun kolayca ortadan kalkabileceğini” belirtiyordu. Bay Dimitris Hıristofyas ile Nikos Anastasiyadis’in söylemi arasında hiçbir farklı yaklaşım olmadığını da bir kez daha kaydetmiş oluyorlar.
Buna koşut son günlerde karşımızdaki unsurun uluslararası deniz alanlarında tek yanlı olarak ilan ettiği MEB’de bulunan doğalgaz rezervleri konusu gündeme taşınınca tartışmaların fitili de ateşlenmiş oldu. Cim karnındaki nokta konumundaki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulidis, Türkiye’nin Rum MEB’i olarak tanımladığı Doğu Akdeniz bölgesinde “yasadışı” sondaj yapmaya yeltenerek bir adım daha ileri gideceği görüşünü ortalıklara atarak “Elbette Türkiye sondaj gemisini müzeye koymak için almadı” diye konuşuyordu.
Bölgedeki haklarımızı karşı tarafın yaptığı gibi karakuşi kararlarla değil Türkiye ile uzlaşarak duruş göstermemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
16 Şubat 2018 - Ankara -
Not: 12. Ankara Kitap Fuarında 18 Şubat 2018 günü saat 12.00 ile 14.00 arası ve 20 Şubat 2018 günü saat 14.00 ile 18.00 arasında Türkiye Emekli Subaylar Derneği Standında son çıkan kitabımla diğer kitaplarımı imzalayacağım. Ayrıca 20 Şubat 2018 günü 18.00 ile 19.00 arasında Birinci Salonda “Kıbrıs’taki Müzakere süreci ve AİHM kararlarını” değerlendireceğim söyleşi yapacağım. Katılımlarınızı bekliyor sevgilerimi sunuyorum. AG
|