Sevgili okurlarım,
İçinde bulunduğumuz hafta da son yılların en büyük doğal afetini yaşadık.
Azgın seller çıkış yolu ararken, aktığı yönde önüne kattığı her şeyi silip süpürdü, alıp götürdü. Çok sayıda vatandaşımız hayatını kayıp etti ve ortalıkta can pazarı yaşandı.
İstanbul ve Trakya’da 30’u aşkın vatandaşımız yaşamını yitirdi.
Sayısız bina yıkıldı, harap oldu.
Tonlarca ağırlığındaki araçlar ve eşya yüzlerce metre sürüklenerek tahrip oldu.
Büyük bir doğal afet yaşandı.
Çevre, ulaşım ve mimari üzerine yıllarını vermiş olan bilim adamları çırpına dursun;
Bu durumdan, rant uğruna su havzalarını ve tarım alanlarını yapılaşmaya ve sanayileşmeye açanlar utansın.
Orman talanını yasalaştıran, dere yataklarını değiştirenler utansın…
1. ve 2. Köprü deneyimlerine rağmen hala 3.Köprü inadından vazgeçmeyenlere doğa öyle okkalı bir şamar attı ki, bu şamarın altından kalkamayacaklardır.
İstedikleri kadar suçlu aramaya kalksınlar,
Sel felaketinde; yitirilen canların ve geride kalıp da evinden, malından, işinden olanların vebali ve ahı iki cihanda yakalarını bırakmayacaktır.
Selden mağdur olan vatandaşlar, karşılaştıkları bu felaketten dolayı ilgililere çıkıştı.
İlgililer ise, ihmal suçlarsını örtmek için ve kendilerini temize çıkarmak için hazırlık yaparak TV kanallarına çıkıp basın açıklaması yaptılar.
Kamuoyunu bilgilendirmek ve selden zarar gören mağdurları teselli etmek üzere önce başbakan konuştu:
“Yıllardır bizim bu derelerde ıslah çalışmaları gayretimiz var.
Bu benim belediye başkanlığım döneminde başladı. Ancak bu çalışmaların önünde her zaman engeller kondu.
Sanıyorum şu olaylar, bu engelleri ortadan kaldırır. Kamulaştırma çalışmaları gayretini engelmeye çalışanlar bu günü görmelidir. Ne kadar çalışılırsanız çalışın bizim bu tür felaketleri minimize etmemiz gerekiyor. Bunun için ıslah çalışması yapacağız. İmara uygun davranacağız” diyerek,'Doğa affetmez, er ya da geç intikamını kötü alır' dedi.
Evet, öğrenci hata yapar, öğretmen affeder; çocuk hata yapar, ebeveynler affeder; kul hata yapar Allah affeder ama insan hata yaparsa doğa affetmez, er ya da geç intikamını acımasızca alır.
İntikamını almasına alır, bırakmaz amma sıkıntısını tahrip eden çekmez.
Kabak yine fakir-fukaranın başında kalır...
Peki, doğayı kim tahrip etti?
Dere yataklarını kim doldurdu?
Doğal su kaynakları nasıl kurutuldu?
Doldurulan yerlerin ıslahı yapılmadan, imarsız vaziyette kimlere ve neden peşkeş çekildi?
Yukarıdaki sorulara, mantıklı cevap olacak açıklamalarda bulunan olmadı.
Nedeni şu idi; Geçmişte yapıla gelen ve bugün hala devam eden doğa tahribatı, menfaatler uğruna gelecekte de yapılacaktı…
O zaman gelelim Başbakanımızın ifade ettiği büyüklerimizin sözüne;
'Doğa affetmez, er ya da geç intikamını alır.'
Bu gibi doğal afetleri yaşamamak için; çevreye ve doğaya saygılı olmak zorundayız.
Yasalarını hiçe sayarak, kendi rahatımız için milyonlarca yılda sabırla oluşturduğu yapısını ve dengesini bozarak doğada yarattığımız tahribatın acısını, doğa affetmez…
|