“Türk halkına reva görülen insanlık dışı muamelelere son vermeleri hususunda binlerce kez uyarılmalarına rağmen kendi bildikleri patikalı yollardan gitmeyi tercih etmişlerdir. Türk halkı ise yıllarca sabır ve tahammül içinde beklemiş, ‘Sabrın Sonu Selamettir’ düşüncesiyle en zor şartlar altında dahi karşısındakini ikazdan geri kalmamıştır. Türk düşmanlığı iliklerine kadar işleyenler karşısında bir gün Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini bulacaklarını akıllarına getirmemişlerdir. Bu ulvi manzarayı görenler şaşkına dönmüş ve ne yapacağını bilmez bir hale gelmiştir”. 1974
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Karşımızdaki unsur sürekli olarak veya bir başka söylemle temcit pilavı gibi aynı konuları değişik söylemlerle dillendiriyor. Bunu yaparken hem kendi toplumlarını hem de dünya kamuoyunu da etkileyerek konuyu gündemde tutmayı başarıyor. Müzakerelerin kaldığı yerden, Crans Montana’nın devamı olarak başlamasını veya başlatılmasının türküsünü çığırıyorlar. Ekologlar Hareketi’nin başındaki kişi Bay Yorgos Perdikis, Kıbrıs sorununa ilişkin görüşlerini açıklarken, “Kıbrıs tarafı olarak çeşitli çevrelerin kurduğu ikilemler mengenesine girmemeliyiz… İki devlet düşüncesi veya BM Barış Gücü’nün çekilmesi konusunda panikleme olmasını reddediyoruz” diyordu.
BM Güvenlik Konseyi’nin Ada’da 04 Mart 1964 gün ve 186 sayılı kararı sonrasında konuşlanan BM Barış Gücü’nün konumunu ve uygulamalarını hemen herkes biliyor. Bu gücün bırakın Ada’da barışı sağlamasını kendisine bile yararının olmadığını BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres son açıklamalarında satır aralarında değiniyor.
Anılan gücün Ada’da göreve başladığı günlerde hazırlanan Mr. A. Ortega’nın raporunda belirtilen hususları gündeme taşıması gerekiyor. Raporda o günlerde Rum’ların yaptıkları ayrıntıları ile yer almaktadır. Bu nedenle Barış Gücü’nün çekilmesi konusunda paniklemekte haklı olduklarını düşünüyoruz. Çünkü anılan tarihten bu yana kurdukları camdan şato bir anda buz tuz olacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti diye tanımlanan yapı da tuz buz olacaktır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi çökecek olan bu yapının yerine bir benzerinin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak yeniden kurulmasına gerek olmadığını kaydetmek istiyoruz. Uzun yıllardır var olan iki bölgeli iki devletli yapının BM ilkeleri doğrultusunda kabul edilmesi gerekiyor. BM ilkelerine göre uzun
sürede çözülemeyen yapıların olduğu gibi kabul edilmesi ilkesine işlerlik kazandırmak gerektiğini belirtmek istiyoruz.
Buna koşut Kıbrıs müzakereleri konusunda her başlatılan süreç sunulurken son fırsat olduğu olgusu öne çıkarılıyor. Avrupa Politikalar Merkezi Kıbrıs ve Türkiye uzmanı Bayan Amanda Paul’un Alithia gazetesinde
yer alan söyleşisinde geçen yıl Crans Montana’da tarihi bir fırsatın kaçırıldığını belirtiyor. Yeni müzakere süreçlerinin araştırıldığı dönemde olunduğuna vurgu yapıyordu. Bayan Paul, “Crans Montana dahil olmak üzere çözüm bulmaktaki başarısızlıkta Türkiye’nin suçlanması gerçeği yansıtmıyor” diyor. Yapılması gereken karşı tarafın oluşturduğu yanlış algının ortalıklardan kaldırılmasıdır.
Şimdilerde Bay Guterres yeni müzakere sürecine yeniden müdahil olmak istiyor. Bu nedenle iki toplum arasında ve ismi ile anılan çerçevenin altı noktasında dahi anlaşmazlıklar arasında nasıl köprü kurulacağı konusunda anlaşma olmasını beklediği belirtiliyor. Yarım yüz yılı aşan sürede kurulmayan köprünün kısa sürede nasıl kurulacağını Bay Guterres biliyorsa bizlere de açıklasın da hep birlikte öğrenmiş olalım. Karşı tarafın eğer Kıbrıs Türk’leri ile anlaşmak ve haklarını teslim etmek gibi niyeti olursa Bay Guterrs’in devreye girmesine de gerek olmayacaktır.
Erenköy Direnişinin 64. yılında düzenlenen törenlerde de değinildiği gibi bu topraklarda daha iyi bir yönetimin kurulması gerekiyor. Kendi insanımızı daha mutlu kılacak gelişmeleri sağlayabilmemiz lazım diye konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı’ya büyük sorumluluk düşüyor. O zaman hep birlikte el ele vermeliyiz.
Şeker ve irmik hazır olduğuna göre helva yapmak için uzun süre beklemeden çalışmalara başlamamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
|