Sevgili okurlarım, toplumda birlik ve beraberliğin sağlanması bakımından en önemli değerlerden biri de paylaşmaktır.
Paylaşmak, insanların samimi bir şekilde bütün canlılarla gönülden yardımlaşmasıdır.
Hayatı bütün canlılarla paylaşarak yaşamak çok güzel…
Sadece insanlarla değil, hayatı tüm hayvanlarla ve bitkilerle paylaşmak lazım.
Hayatı bütün canlılarla paylaşmalıyız…
Fakat hayatı bütün canlılarla paylaşmak her babayiğidin harcı değildir.
Paylaşmak bir ahlaktır, kültürdür.
Hayatı paylaşmak lazım!
Soğuk havalarda yiyecek bulamayan kuşlardan sorumluyuz.
Sokaklarda aç gezen, kendi kaderlerine terk edilmiş, sahipsiz kedilerden ve köpeklerden sorumluyuz.
Tüm derelerden, tepelerden, ormanlardan ve dağlardan sorumluyuz.
Onlar bizim değil, biz onlarla birlikte bu dünyada varız.
Çağdaşlaşma sandığımız şehir yapılanmalarıyla betonlar, atıklar, asfaltlar, radyasyon, zehirli maddeler ve zehirli gazlara boğarak altüst ettiğimiz doğadan sorumluyuz.
Zordur zevklerimizden kaçmak, hırslarımıza dur diyebilmek,
Zordur yalan dünyaya karşı gelmek.
Kapattığımız kapılar, paylaşmadığımız hayat, geçiştirilen problemler, sıra dışı olma heveslerimiz, gün gelir yüzleştiğimizde yüreğimizin üzerine oturur, kaybetmenin acısıyla anlarız kimsesizliğimizi…
Onun için, hayatı bütün canlılarla paylaşmak lazım!
Yoksa bu hayat bizden öcünü alacak.
Alıyor da ve bu gidişle almaya da devam edecek.
Değer diye algıladığımız her şeyi yeniden sorgulamak lazım.
Paylaşma, hoşgörü, yardımlaşma, insanlık adına bir yanılsama geçmişte kaldığını sandığımız, çağdaş yaşamın terk etmesi gerektiğini sandığımız birçok değere ve geleneğe yeniden sahip çıkmamız lazım.
Hayatı geçiştirmek, “hadi bugünde geçti bitti” demek, marifetmiş gibi övünürüz arada bir.
Oysa bu dünyada ne kadar yaşayacağımızın garantisi yoktur.
Marifet dediğimiz hünerimiz geçiştirdiğimiz zamanı belli olmayan bu süreçtir. Bu süreç dibe vurduğunda, acele koşturmanın koca hayatı üç beş güne, birkaç aya veya en kötüsü üç, beş nefese sığdırmanın ne anlamı vardır ki…
Hayatı paylaşmak için, doğayı ve bütün canlıları sevin.
Doğanın bir parçası ve doğal sahipleri olan, hakları gasp edilmiş hayvanlara karşı mesafeli, kaygısız, meraksız ve korkak olmayın, onarlı sevin…
Bugüne kadar doğayı ve canlıları sevmedinizse; artık onlardan özür dileme zamanınız gelmiştir.
Toprağa, ağaçlara, çiçeklere, suya yakın yaşamak istiyorum diyerek, size sevginin en doğal ve karşılıksız türünü armağan etmeye çoktan hazır olan bir canlıya kapınızı mutlaka açın.
Sevgi için, sorumluluk için, mutluluk için…
İşte o zaman hayatı bütün canlılarla paylaşarak, mutluluk tablosunu görürsünüz.
|