“Kıbrıs Rum’u macerayı seven, Büyük Aleksandros (Büyük İskender) rüyasıyla uykuları kaçan bir toplumdur. 400 yıl önce Yunanistan’ın Kıbrıs Rum’larının kafasına çaktığı ENOSİS çivileri de ne paslanmış ne de çürümüştür”. 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Birinci Paylaşım Savaşı’nın sona ermesinin 100. yılında Fransa’da bir dizi etkinlik düzenlendi. Bay Emanuel Macron karşısında bulduğu diğer ülke liderlerinin gözlerinin içine dahi bakmadan Avrupa’nın Rusya – Çin, hatta Amerika’ya karşı kendisini koruması için gerçek bir ordusunun olması gerektiğini söylüyordu. Kurulacak olan böyle bir yapının yıllardır tartışılıyor olmasına karşın sonuç alınamadığı da biliniyor.
Bay Macron, ordu kurulmasını isterken Amerika’nın Rusya ile nükleer anlaşmadan çekilecek olmalarını gerekçe olarak gösteriyor. O zaman NATO’nun konumu ve durumunun ne olacağının da sorgulanması gerekiyor. Bu nedenle böyle bir olasılığın uygulamaya konulması Avrupa Güvenliğine zarar verecek olması kuşkusu öne çıkarılıyor. Bu konuyu ilerleyen gün ve aylarda daha çok konuşacağız.
Avrupa kazanı bu yönü ile kaynamaya devam ederken yükselen ırkçı eylemler ile tehlikenin gelmekte olduğunu da kaydetmek istiyoruz. AB üyesi ülkelerde yükselmekte olan ırkçı eylemler AB’nin üzerindeki kara bulutların çoğalmasının da nedeni oluyor. Bu yaklaşım kutuplaşmayı tetikliyor. İ-kinci Paylaşım Savaşı’ndan 78 yıl sonra Almanya ile Fransa’nın attıkları sembolik adımlar bile kara bulutların dağılmasını engelleyemiyor.
Amerikalı Bay Trump’un aşağılayıcı çıkışları ve sözleri Amerika, Avrupa hattında iplerin gerilerek kopmasına da neden olacak gibi görünüyor. Bunlar yaşanırken AB’nin Genişlemeden sorunlu affedersiniz sorumlu üyesi Bay Johannes Hahn, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin sonlandırılmasından yana olduğunu söylüyordu. Böyle bir eylemin kimin veya kimlerin yararına olacağına da Bay Hahn açıklık getirmelidir.
1964 yılında Kıbrıs’taki Rum ve Yunan saldırıları devam ederken Amerikalı Bay Johnson Başbakan İsmet İnönü’ye Türkiye’yi tehdit eden mektubunu gönderiyordu. Bu mektubu aynı tonda yanıtlayan Başbakan İnönü, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye’de burada yerini alır” diyerek payının ağzını veriyordu.
Her gün yeni açmazla boğuşan AB şimdilerde BM modeline benzer bir yapının kurulması çalışmalarını yapıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heika Maas, “yeni bir dünya düzeninde Avrupa’nın daha fazla sorumluluk alması gerekiyor” dedikten sonra “Avrupa Güvenlik Konseyi”nin kurulmasını istiyordu. Buna koşut düşmanlıkların son bulması çağrısını da yapıyordu. Çağrıya onay verenlerin İsveç’teki SIPRI kurumunun verilerine göre 2017 yılında 1.7 trilyon doların üzerinde askeri harcama yaptıkları açıklanıyordu.
Dünyaya düzen vermeye çalışan İsveç yönetiminin başı dertte. Ülkedeki ırkçıların yükselişini tehdit olarak gördüklerini gizlemiyorlar. Bu nedenle bir az olsun yakın geçmişte yapılanlara da göz atmak gerekiyor. Son dönemde İsveç’in nerede ise dünyadaki bütün ayrılıkçılarla bölücülere ve teröre bulaşmış olanlara kucak açtığı da unutulmamalıdır. İsveç’in 1930’lu yıllarda halkı ile birlikte yönetimlerin de Nazilerin yandaşı oldukları unutulmamıştır. İsveç’in bu Nazi sevgisini İ-kinci Paylaşım Savaşı sırasında ileri boyutlara taşıyarak Alman ordularının Norveç’i istila edebilmesi için sınırlarını açarak yardımcı olduğunun bilinmesini istiyoruz.
Bu dönemde öldürülen insan sayısının bilinmemesi için açılan büyük ve geniş çukurlara gömülerek üzerine görkemli kilise yaptıklarını da yaptığımız ziyaret sırasında bize anlatılmıştır. Yakın dönemde bu çabalar içinde olan adı geçen ülkede ivme kazanan ırkçı partilerin yükselişi bizler için hiç şaşırtıcı gelmiyor.
2018 yılının sonuna doğru koşar adım gidilirken Kıbrıs’ta müzakere sürecinin başlayıp başlayamayacağı veya başlayacaksa ne zaman başlayacağı belirsizliğini koruyor. BM diplomatının elinde sanki sihirli bir değnek varmış gibi davranılıyor olmasını gerçeklerden uzak bir bakış açısı ve yaklaşım olarak görüyoruz. 50 yılı aşkın süredir çözülemeyen uyuşmazlığın bir sopanın değmesi ile çözüleceğinin umuluyor olmasını gündüzleri düş görmek olarak da okumak olanaklıdır.
Bay Nikos Anastasiyadis sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi “müzakerelerin yeniden başlamasını istiyorum” diyerek sancısı tutmuş kedi gibi sancılanırken eteğindeki taşları da dökmelidir. Bunu yaparken nelerin konuşulacağına da açıklık getirmiş olacaktır. Diğer yandan DİSİ başkanı Bay Averof Neofidu ise, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye ile göbek bağını kesmeli” diyerek ön almaya çalışıyor.
Bu düşünce yapısında olanlarla yapılacak olan müzakerelerden sonuç alınamayacağının şimdiden bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
14 Aralık 2018 - Ankara -
|