Sevgili okurlarım, bugünkü yazımda sizlere bağımlılıktan söz etmek istiyorum. Bağımlılık, bir nesneye, kişiye, ya da bir varlığa duyulan önlenemez istektir veya bir başka iradenin tahakkümü altına girme durumu olarak tanımlanır.
Bağımlılık kavramının anlamı, psikoloji ve siyaset alanlarında farklıdır.
Psikolojide Bağımlılık; bireylerin, kendilerinin ruhsal ve bedensel sağlığına ya da sosyal yaşamına zarar vermesine karşın, belirli bir eylemi yinelemeye yönelik önüne geçilemez bir istek duymaları halidir.
Siyasi literatürde bağımlılık ise; bir ulusun, diğer bir ulusa ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel alanlarda tabi olması durumudur.
Genellikle gelişmiş, zengin ve güçlü ülkeler, daha zayıf olan ülkeleri gerek teknolojik, gerekse de ekonomik gelişmişlik seviyelerini kullanarak kendilerine bağımlı hale getirmektedirler.
Bağımlılık uzun zaman ruhsal ve fiziksel bağımlılık olarak ikiye ayrılmıştır:
Fiziksel bağımlılık; maddenin varlığına karşı duyulan fizyolojik bir istektir. Beden uyuşturucu maddeye karşı bir adaptasyon geliştirir. Madde alınmadığı zaman, ortaya bazı belirtiler çıkar.
Çünkü bedenin bulduğu fizyolojik adaptasyon bozulmuştur. Kendini yeni duruma göre ayarlamak zorundadır. İşte bu dönemde belirtiler gözlenir.
Ruhsal bağımlılık, alışkanlık, itiyat gibi diğer bazı terimler ile de açıklanır. Kişinin duygusal ya da kişilik yapısı gereği, gereksinimlerini tatmin etme, gidermek amacı ile o maddeye düşkünlüğü biçiminde tanımlanabilir, ruhsal bağımlılık. Ruhsal bağımlılıkta madde alındığında doyum, rahatlama ve haz meydana gelir.
Ancak günümüzde bu iki tanım birbirinden ayrılmamaktır. Çünkü kişide hem ruhsal, hem de fiziksel bağımlılık aynı anda görülebilir.
Pratikte de bunun bir yararı yoktur. Fiziksel bağımlılık kısa bir süre içinde sonlanabilir. Ancak asıl sorun ruhsal bağımlılığın sonlandırılmasıdır. Bu daha uzun bir süreç ve çaba gerektiren bir durumdur.
Bağımlılığa yol açan maddeler; genel olarak yaşamı sürdürmek için gerekli olmadığı halde keyif verici özellikleri nedeniyle tüketilirler ve kullanıcılarda bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilişsel değişikliklere yol açarlar.
Bağımlılığın sözcük anlamı; birey ve nesnesi arasında bireyin seçimiyle başlayan aynılık ve süreklilik özelliği taşıyan boyutlu bir ilişkidir. Bu ilişki her ne kadar bireyin özgür iradesi ile başlamış ise de, bireyin özerkliği zaman içinde ortadan kalkmaktadır.
Bağımlılığın gelişmesiyle birlikte ortadan kalkmaya başlayan özerklik, bireyin daha önce dağarcığında bulunmayan yeni tür tutum ve davranışlar edinmesine yol açar.
Dolayısıyla problem bireyle sınırlı olmayıp, onun geldiği aileyi, yaşadığı sosyal çevreyi ve nihayet toplumu belli bir süreç içersinde mutlak etkileyen bir güce sahiptir.
Diğer taraftan ilişkilere ve kişilere dayalı tatlı bağımlılıklarda vardır. Sevgilinizin istekleri, kendi isteklerinizin önüne geçer. Onun mutluluğu sizin için her şey anlamına gelir. Onu deli gibi seversiniz.
Bu sevgi adına onun için her şeyi yapmaya hazırsınız. O öl dese ölürsünüz belki de. Peki, bu ilişkide siz neredesiniz? Hiçbir yerde. Çünkü ilişkiniz sevginizin üzerine kuruludur Sizin hiç bir öneminiz yoktur.
Oysa biraz kendiniz için yaşamayı öğrenmelisiniz. Başkası için yaşadığınız takdirde siz yok olursunuz. Onun "yok" olduğu bir zamanda ise, ortada kişiliksiz, kendi başına olmayı beceremeyen zavallı bir "yaratık" olursunuz.
Ayrıca aile bağımlılığı da çok önemli bir bağımlılıktır. Eşini ve çocuklarını seven insanlarda ki aile bağımlılığı kadar güzel bir şey yoktur.
Aile bağımlılığı adeta insana hayat veren tatlı bir bağımlılıktır.
|