Sevgili okurlarım, son zamanlarda zayıfladığını gördüğümüz, hissettiğimiz ulusal bilinç ve ulusal öz güveni güçlendirecek tedbirler, ilgili kurumlarca araştırılmalı ve geciktirilmeden gündeme getirilmelidir.
Özellikle ulus olmanın temel donelerinden, temel işaretlerinden bir tanesi olan dil üzerinde, Türkçe dili üzerinde daha büyük hassasiyetle durulmalı ve bu dilin korunması konusunda bazı önlemler mutlaka gündeme getirilmelidir.
Hatırlarsanız, FİFA’nın 2006 yılı için yayınladığı “Almanac of World Football” adını taşıyan yıllıkta, resmen bölücülük propagandası yapılarak Türkiye’nin resmi dili, “Türkçe-Kürtçe” olarak açıklanmış ve kasıtlı olarak Kürtçe ibaresine yer verilmişti.
Geçen ay İstanbul’daydım. Dil konusunda Bağdat caddesi yürekler acısı. Bağdat caddesinde yüz tane dükkana baktığınızda, ancak üç-beş tanesinin isminin Türkçe olduğunu görüyorsunuz. Ankara’daki Arjantin Caddesi de, Bağdat caddesinden faksız. Maalesef bu durum yurdun birçok yerinde yaygın biçimde böyle.
Bunun için halkın bilinçlendirilmesi gerekli. Aydınlatılması gerekli. Türkiye’nin gerçekleriyle ilgili doğru bilgilere sahip kılınması gerekli. Türk Dil Kurumu bu işi tek başına yapamaz.
Bu günün koşullarında halkın aydınlatılması görevi, aydınlara, sivil toplum örgütlerine ve üniversitelere düşmektedir. Bu kurumlar mutlaka bu sorumluluklarını çok daha etkin bir biçimde üstlenmeli ve bunun gereğini yerine getirmelidirler.
Çünkü örgütsüz bir toplumun, sivil, demokratik tepkiler ortaya koyabilmesi mümkün değildir. Sivil demokratik tepkilerin ortaya konamadığı bir yerde de, yönetimlerin demokratik yöntemlerle denetlenmesi yarımdır ve yetersizdir. Dolayısıyla bu konuda sosyal bilimcilerin daha ciddi çalışmalar yapıp çözümler ortaya konması gerekmektedir.
Ülkeyi yönetenlerin bir ayaklarının üniversitelerin araştırma kurumlarında, bir ayaklarının da bu ülkede kurulmuş düşünce üretim kurumlarında olması gerekir. Her şeyi kendilerinin en iyi bilmesi elbette söz konusu olamaz. İmparatorluk döneminde değiliz ki, dediğim dedik olsun. 21. asırda yaşıyoruz. Dünyamız o kadar detaylandı ki, bir toplumun yönetilmesi meselesi o kadar detaylı ve karmaşık bir hale geldi ki, iç ilişkiler ve dış ilişkilerin birbirleriyle bağlantılı olan sorunları var.
Ülkemizde Kürt sorunu olmamasına rağmen, Kürt sorununu politize eden aşırı bir kitle var. Kürt sorunu, batılılar tarafından uydurulmuş, getirilip kapımıza sorun olarak bırakılmış. FİFA’nın yıllığındaki “dil” skandalı da bunlardan biri. Şemdinli ve benzeri olaylarından imkân oluşturması, dokunduğunuz zaman harekete geçecek bir sorun haline getirilmesi de bundan.
Ulusal birlik ruhumuzu ve ulusal bilincimizi zafiyete uğratmak isteyenlere meydan vermemek için, ulusal bilinç ve ulusal öz güvenimizi güçlendirmemiz gerekli. Bunun için, önce dilimize sahip çıkmalıyız. Türkçe dili üzerinde hassasiyetle durmalıyız ve Türkçe dilinin korunması konusunda gerekli önlemleri almalıyız.
|