“11 yıl bizi kesip ezerken, her hakkımızı inkar edip Kıbrıs’ın Yunan olduğunu ilan ederken bu cinayetlerine ‘Dur!’ diyecek bir kuvvetin var olabileceğini hiç düşünmemişlerdir. Halbuki Tanrı’nın bu tür cinayetleri kimsenin yanına bırakmadığını bilmeliydiler. Hitler’i, Musolini’yi anımsamaları gerekirdi.
Şimdi Tanrı’nın izni ile Türkiye gelip de 11 yıllık cinayete, baskıya, teröre son verince 11 yılın zalimleri ve canileri ‘kurban’ oluverdiler. Cinayetin devamını önleyen asil Türk Ordusu da ‘cani’ oluverdi. Bunlar bizi gerçekten tiksindiriyorlar”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Mendil büyüklüğündeki ülkede uzun süre siyaset sahnesinde boylarını göstermiş olanlar bir araya gelerek “Barış Kararı” isimli bir hareketi kurduklarını açıklıyorlar. Kurucuların kimler olduğuna baktığımızda yakın dönemde siyasi arenada görev ile sorumluluk almış olanlardan kurulduğuna tanık oluyoruz. Gökyüzündeki ayın eskimesi sonrasında yıldız yapıldığı öyküsündeki gibi bu kişilerinde böyle göreve soyunduklarını kaydetmek gerekiyor. Kurucular görev de oldukları süre içinde uzlaşmama taktiği ile hareket ettiklerinin de bilinmesini istiyoruz.
Bu kişilerin Ada’daki uyuşmazlığa ilişkin çözüm önerilerinin iki temel olgu üzerinden hareket ettikleri biliniyor.
Madde 01: Kıbrıs uyuşmazlığının çözümünde her koşulda Rum’lar haklıdır.
Madde 02: Kıbrıs Türk’lerine hak verme aşamasında birinci madde kuralları uygulanır.
Şu anda yürütülmekte olan müzakere sürecinde de bu yöntemin uygulandığını rahatlıkla kaydetmek istiyoruz.
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz konusunda başlatılmış olan tartışmalar devam ederken karşımızdaki unsurun Savunma Bakanı Bay Savvas Angelidis, müşteri kızıştırır gibi bölgedeki deniz güvenliğinin sağlanması için AB’nden gemi gönderilmesini istiyor. Bu isteğini Türkiye’nin bölgede yapmakta olduğu sondaj çalışmalarını engellemeye yönelik olduğunu belirtiyor.
Bu gelişmeler yaşanırken Bay Nikos Anastasiyadis’in ismi uluslararası bir kaçakçılık şebekesi ile olan ilişkileri gündeme taşındı. Konuya ilişkin olayın
güncel olmadığı, yıllar öncesine dayandığı biliniyor. Anılan siyah para miktarının 8 milyar dolar olduğu ve Rusya Federasyonu ile bağlantısı da ortalıklara çıkarılmıştı.
Bunlardan esinlendiği anlaşılan Bay Nikos Anastasiyadis, bölgedeki doğalgazın satılmasından sonra Kıbrıs Türk’lerine de ucundan acık der gibi %10 pay verilmesini öneriyor. Bu öneriyi yaparken yakınında ayna olmadığını düşünüyoruz. Yüzünün aldığı şekli de ayrıca merak dahi etmiyoruz.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın doğalgazın ortak kullanımını isteyen önerisine verilen bu yanıtın ciddiyetten uzak olduğu biliniyor. DİKO’nun Başkanı Bay Nikolas Papadopulos ise Türkiye’nin uzlaşmaz tutumu karşısında yeterli bir siyasi, ekonomik veya diplomatik bedel ödenmediğini söylüyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Bay Junker, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Doğu Akdeniz’de tırmanan gerginliğin ortadan kaldırılması için hidrokarbon kaynaklarının birlikte yönetilmesine ilişkin önerisine olumlu yanıt veriyor. Bay Junker, hidrokarbon kaynaklarının iki halka yarar sağlayacağı, barış ile istikrara katkıda bulunacağı görüşüne katıldığını belirtiyor. O zaman Bay Junker, ipi elinizde olanların ipini çekmeniz kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor.
İstanbul’da 06/07 Eylül 1955 tarihlerinde tarihe yüz karası olarak geçen, halen de kanamaya devam eden kırım konusunda tazminat ödenmesi isteniyor. Kıbrıs Türk’lerinin de bu öneriden esinlenerek tazminat istemelerinin önünü kesmeye çalışıyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin görevlendirdiği diplomat Mr. A. Ortega’nın Mayıs Haziran 1964’te yazdığı rapor Kıbrıs Türk’lerine tazminat ödenmesini öngörüyor. Bazı Rum gazeteleri şimdiden Kıbrıs Türk’lerinin 1963 yılında hükümete karşı isyan ettikleri için böyle bir haklarının olmayacağını yazmaya başladılar bile…
Rum yönetiminin, Kıbrıslı Türk’lerin 1963 yılında mülklerini terk etmelerinden sorumlu olmadığını belirtiyorlar. Yukarıda da yazdığımız iki maddelik çözüm önerilerini uyguluyorlar.
Barış Kararı diyerek bir araya gelenlerin çözüm önerilerini de fazla zaman yitirmeden açıklamaları gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
27 Eylül 2019 - Ankara -
|