“Mademki burada yaşamaya karar vermiş ve bize miras bırakılan bu toprakların bekçisi olmaya kendimize amaç edinmiş bulunuyoruz. O halde vakit kaybetmeden mukabil hücuma geçmeliyiz. Gecikmiş bütün tedbirleri aldıktan maada ikinci bir koldan da varlığımızı kurtaracak hücuma geçmeliyiz”. 1946
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bölgemizde güç kaybı yaşamaya başlayan Amerika ‘ben burada olmalıyım’ dürtüsü ile hareket ediyor. Rusya ile Çin’in gücünü bir anlamda kıramayacağını anladığı için yeni projelerle ortalıklara çıkıyor. Asrın Anlaşması diyerek daha fazla kan akmasına neden olacak bir anlaşmayı Bay Neden Yahu ile imzaladıklarını duyurdular. Savaş bataklığı demek olan bu anlaşmanın kendilerine de yararı dokunacağını söylemek zor olsa gerek. Bir süre önce bölgede Lübnan Hizbullah’ı ile yaşadıkları çatışmalarda verdikleri kayıplar biliniyor. Yapılmış olan bu anlaşmayı bir anlamda Kol Gücü olarak da okumak olasıdır.
Amerika’nın bir süredir bölge ülkelerinde demokrasicilik oyununu oynamakta olduğunu hemen herkes biliyor. 100 yılın anlaşması diye sunulan belgenin de bir yararının olmayacağını anlaşmayı imzalayanlar da biliyorlar. Çünkü inandırıcı olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. Adı geçen ülkenin bölgemizdeki bu çabalarına koşut Yunanistan’la da askeri işbirliği anlaşması imzalayarak Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmak istedikleri düşünülürken Fransa ile benzer anlaşmayı yapmaya çalışıyorlar. Buna karşın muhalefet partileri bu anlaşmaların yapılmasına karşı çıkıyorlar. İyice köşeye sıkıştığı anlaşılan Bay Kriyakos Mitçotakis arı değmiş gibi bu ülkeleri ziyaret ediyor.
Bay Mitçoktakis Türkiye’nin Kıbrıs çevresinde yaptığı sondaj çalışmalarına veya olası askeri müdahalesini engelleyebilmesi için Fransa’nın bölgeye bir askeri gemi göndermeyi kabul ettiğini açıklıyor. Benzer yardımların da Amerika tarafından verilmesini istiyor. Ziyaretinin amacı bu olsa gerek. Başbakan eskisi Bay Aleksis Çipras da “Amerika ile genişletilmiş işbirliğini desteklediğini buna karşın ülkesinin önce Waşington’dan Türkiye’ye karşı daha geniş içerikte bir destek ve yükümlülüğü alması gerektiğini” savunuyor.
Bölgemizde yaşanmakta olan bu oyunlara karşın 04 Mart 1964 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı ile adada konuşlu bulunan Barış Gücü’nün görev süresi 6 ay uzatıldı. Geldiği günden beri sürekli olarak tartışma
konusu olan bu gücün görev süresinin uzatılmaması gerekiyor. Bu gücün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki görev yapmasının yasa dışı olduğuna vurgu yapmak istiyoruz. Neden mi? Çünkü görev süresi uzatılırken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarının görüşü alınmamıştır.
Kıbrıs Türk’lerinin yalnızca Annan’ın belgesinin oylandığı günlerde muhatap olarak kabul edildiği de unutulmamalıdır. Gündüzün gökyüzündeki yıldızların bile vaat edildiği unutulmamıştır. Sonucunda yalnızca sempati kazanmakla yetindiğimizin de unutulmaması gerekiyor. Yaşanan bütün olumsuzluklara karşın Kıbrıs Türk’leri çözümden yana olan tavırlarını koruyorlar. Bu nedenle yeni seçilecek Cumhurbaşkanı’nı zor bir görev beklemektedir.
Yıllardır kullanılan BM parametreleri diye bilinen formülün bir işe yaramadığı artık iyice gün yüzüne çıkmıştır. Resmi olmayacağı açıklanmış olan 5 + BM toplantısının da çözüme ne gibi katkısının olacağının da açıklanması gerekiyor. Yürütülmekte olan bu çabanın kahve sohbetlerinin ötesine geçmesinin beklenilmemesini kaydetmek istiyoruz.
Kıbrıs Türk’lerinin yeni süreçte çözüm diyerek çözülmemesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
07 Şubat 2020 - Ankara
|