Sevgili okurlarım, mutluyken zaman çabuk geçiyor, sonra anılarla yaşamak zorunda kalıyorsunuz.
Anılarla yaşamak zordur amma, güzel anılarla yaşamak mutlu ediyor insanı.
Herkesin hayatında çok önemli anıları ve arkadaşlıkları vardır.
Anılarla yaşamak nedir bilir misiniz? Her gittiğiniz yerde eskiye özlem duymaktır.
“Eskiden ne de güzeldi, şimdi her şey yok oldu” demektir.
Eskiye özlem duyarak anılara bağlı yaşamak ise, bir süre sonra anılarla yaşamaya dönüşüyor. Daha sonra da yaşayamamaya...
Kimileri için anılarla yaşamak; anılarınızda yaşattığınız özlemlerinizi yaşamak için değil, arada hatırlayıp üzülmek yahut da dost meclislerinde anlatmak için, biriktirdiğiniz yaşanmışlıklardan başka bir şey değildir.
Eskiye özlem duyarak, 25 yıl önce Kilis’in il oluşunu hatırlıyorum.
Genel Başkanı olduğum Kilis Yardımlaşma Dermeği TSM Korosu’nun, Başbakan Tansu Çiller’in himayesinde, Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle; Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça’nın, Doğan Güreş Paşa’nın, Kilis Valisi M. Güner Özmen’in ve Kilis Belediye Başkanı Ekrem Çetin’in de katkı ve katılımıyla, başkent Anakara’da ve Kilis’te verdiğimiz görkemli konserleri hatırlıyorum.
Anılar canlanıyor gözümde…
Bu güzel anılarımızda yaşattığımız özlemlerimiz bitmiş gitmiştir. Yani ne geriye dönülür ne de aynıları yaşanır, aynı kişilerle bile olsa.
Onun için anılarda yaşamak değil de, anılarla beslenmek mutluluk verir insana.
Mutsuzluğumuzun, karamsarlığımızın, dibe doğru çökmemizin, çökertilmemizin sebebini kendimizde mi, yoksa başkalarında mı aramalıyız bilmiyorum amma, sanırım sebebini kendi içimizde aramalıyız.
Anılarınızda yaşattığınız özlemlerinizi, o dönemin anılarında kaybolmamaya çalışırsınız.
Saatlerin akıp gittiğini görürsünüz. Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, size bu günleri hatırlatacak kalbinizde saklayacağınız güzel anılarla yaşamak ve onları unutmamak istersiniz.
Çünkü insan olarak duygularımızla yaşamaya çalışıyoruz, mantığı ve aklı bir kenara bırakarak.
Bizi mutlu eden her şeye sımsıkı sarılıp kendimizi adıyoruz, çünkü biliyoruz ki hayat acımasız.
Bizi mutlu eden her şeye kendimizi adamanın sonunda, her zaman acının olduğunu bile bile yine de duygularımıza gem vuramıyoruz.
Kendimizi mutlu eden ve sevdiğimiz şeylere hiç de farkında olmadan o kadar fazla değer verip, o kadar çok planlar tasarlıyoruz ki kafamızda.
Bu verilen değer, olması gerektiğinden fazla verilen bir değer anlamında değil. Biz hep olanı veririz çünkü.
Hayatımızın acı çekerek acımasız olmasının diğer bir yanı ortaya çıkıyor daha sonra; Mutluyken zaman çabuk geçiyor.
Karamsarlığa kapıldığımızda, mutluyken bir çırpıda geçip giden zaman bitmez olur. Dakikalar saatler gibi gelir. Gecelerse hiç bitmez olur…
Sonra, sevdiğiniz insanlardan uzak kalmak o kadar zor ki... Mutlu zamanları sadece fotoğraf karelerinden seyredip o anları tekrar anılarda yaşamak azıcık avuntu kaynağınız olsa da, yine de vuslatı ümit ettirip sürekli acı çekmekten öteye gidemezsiniz.
Anılarda yaşamak rüyalarda buluşmak, hayallerde kavuşmak, gelmeyeceğini bilerek beklemek, onu onsuz yaşamak, onsuzluğu ölüm bilmek, başına bir şey geldiğinde ona ulaşamamak ve çaresizlik içinde kıvranmak kaderiniz olur.
Anılarla yaşamayı aslında çok seviyoruz nedense. Acı çekmeyi, melankoliyi, sabahlara kadar içmeyi, anılarda yaşamayı, kendimizi her gün öldürmeyi, yağmursuz günlerde yağmur altında kalmayı.
Eskiye özlem duymak ve anılarla yaşamak zor olsa da, onu çok sevdik aslında.
|