“Hangi anlaşma olursa olsun, eğer sağlam garantilere bağlanmayacak olursa 1963’ün belki üç, belki beş, belki de on sene sonra tekrar ve bu defa çok daha vahim bir şekilde karşımıza çıkabileceği iddiasında bulunduk. Rumların yine pusuda bekleyip ellerine geçirebilecekleri en ufak fırsattan istifade ederek bizlere tepeden inme yapacaklarına şüphe yoktur. İnsanlar hayatta bir defa aldanır, gaflete bir defa düşerler.” 1968
Dr.Fazıl KÜÇÜK
Birleşik Amerika Devletlerinde 03 Kasım 2020 tarihinden bu yana geçen süreçte kimin başkan seçildiği yorgan kavgasına dönüşmüş durumda. Yorganın kimde kalacağı konusunun tartışılmasına devam ediliyor. Bay Trump yorganın kendisine ait olduğu savı ile yargıyı da uğraştırıp duruyor. Yargıdan hayır tanıtını alsa bile boşuna kürek çekiyor. Buna karşın Bay Joe Biden kollarını sıvamış yeni kabinesini kurmaya çalışıyor. Uzun yıllardır (Barak Obama döneminden bu yana) Dışişleri Bakanlığı’nda aktif görev yapmakta olan Bay Antony Bliken’i bakan olarak atamayı düşündüğü belirtiliyor.
Resmi olarak atanmamış olsa bile Bay Bliken Kıbrıs’a ilişkin görüşlerini açıklarken, “Kıbrıs’ta iki devletli model çağrılarını üzüntü ile karşıladığını” söylüyor. Buna koşut yıllardır sıklıkla yinelenen ve modasının artık geçmesi gereken iki bölgeli iki toplumlu federasyonu desteklediği görüşünü yineliyor. Demek ki Batı Cephesinde yeni bir şeyin olmadığı ortalıklara bir kez daha çıkıyor.
Adanın güneyinde yayınlanan Alithia gazetesine konuşan Rum Yönetimi eski Başkanı Yorgo Vasiliu, Sayın Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin değerlendirmede bulunurken “zor bir döneme girildiğini söylüyor. Konuşmasının devamında ise “Türk tarafı egemen eşitlikten söz ediyor. Egemen eşitlik diye bir şeyin olmadan da federasyonun olacağına” vurgu yaptıktan sonra müzakerelerin Türkiye ile Rum Yönetimi arasında yapılacak işbirliği ve anlayış çerçevesinde çözüleceğini söylüyor.
Buna koşut Rum siyasiler yeni dönemin üçlü mü beşli mi yapılacağı düşünülen müzakere süreci öncesinde Kıbrıs Türklerine verilecek haklar konusunda yapay bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş bulunuyorlar. Geçtiğimiz günlerde Yunanistan Yüksek Mahkemesi tarafında kapatılan Altın Şafak
Partisinin adadaki uzantıları diş göstermeye başladılar. Haravgi gazetesinde yer alan bir haberde ise 17 Kasım 1973 tarihinde Yunan Cuntasına karşı yapılan öğrenci direnişinin anısına Rum kesiminde bir toplantı düzenlediler. Atina’da faşist Yunan Cuntasının yaptığı baskıları protesto edilirken Türklere de saldırmadan geri durmadılar. “Türkler Yunan toprağında ölecek. Grivas yaşıyor ve bize önderlik ediyor” diyerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 37. Kuruluşunu protesto ediyorlar.
Bu yaklaşımdan cesaret aldığı anlaşılan AKEL’in en önde gideni Andros Kipriyanu da Nikos Anastasiyadis’i sorguya çekiyor. Kurulacak olası bir federal yapı içinde Kıbrıs Türklerine hangi yetkileri vereceğini netleştirmesi çağrısında bulunuyor. Bu söylemle federasyon tartışmalarını alevlendiriyor. Buna koşut Kipriyanu, Merkezi Hükümetin oluşturucu azınlıklara hangi yetkileri vermek istiyorsunuz? Söyleyin tartışalım anlaşabiliriz. Tek egemenliğe ek uluslararası temsiliyet ve elbette vatandaşlarımıza bir iki yetkiyi oluşturucu varlıklara verebiliriz. Tartışmaya hazırım” diyor. Bu arada iki adet Rum siyasi partisinin federasyon kurulmasına karşı olduklarını açıklıyorlardı. Darı ambarına düşmüş tavuk gibi eşelenip dursunlar.
Karşımızdakiler bu tartışmaları yaparken bizler yeni hükümeti kurabilmek için bir türlü sonu gelmek bilmeyen görüşmeleri sürdürmeye çalışıyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz bu durum kayıkçı tartışmalarının ötesinde bir durum olduğunun bilinmesini istiyoruz. Bir başka önemli husus ise ülkemizde varlığımızı sürdürmek isteğimizdir.
Bu nedenle bütün siyasilerin sorumluluklarının bilinci ile hareket etmeleri gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
27 Kasım 2020 - Ankara
|