“Kıbrıs Türk’ü iki seneye yakın Ada’da devam eden tedhiş hareketleri karşısında bir bütün olarak varlık ve şerefini müdafaada elbirliği yapmış ve hiçbir zaman taşkın, coşkun hareketlerle kendisini sokak politikasına kaptırmamıştır. Fakat ne yazık ki Rumlar tarafından mütemadi surette yapılan tahrik, Kıbrıs Türkünde de tabii olarak bazı reaksiyonlar meydana getirmiş ve haksızlığa boyun eğecek bir halkın, burada mevcut olmadığı gösterilmek istenmiştir”. 1957
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Crans Montana’daki toplantıyı tekmeleyerek sabote edenler şimdilerde müzakerelerin kaldığı yerden başlatılmasını isteyerek türkü çığırıyorlar. Diğer yandan BM Genel Yazmanı Bay Guterres, resmi olmayan 5’li görüşmenin başlatılabilmesi için zemin araştırmasının yapılabilmesi için düğmeye bastı. Bunu sağlamak için temsilcisi olarak da Bayan Lute’u yeniden görevlendirdi. Bu amaçla Ada’ya gelen Lute’un bir dizi görüşme yaptıktan sonra aranan zemini bulup bulmadığı belirsizliğini koruyor.
Ortak zemin konusu belirsizliğini korurken Lute’un taraflara 5+1 konferansı yapılmasını önerdiği biliniyor. Kurulacak olan bu görüşme masasında Garantör ülkelerle birlikte BM Gözlemcisi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin oturacağı +1 olarak da Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi odada gözlemci olarak bulunacağının planlandığı belirtiliyor. Böyle başlatılması planlanan müzakere süreci masasının ciddiyetten uzak olduğunun bilinmesi gerekiyor. Genel Yazmanın belirli zaman aralıklarında Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporlarda bir gözünü kapattığı için Kıbrıs Türk’lerini sürekli olarak görmezden geldiği biliniyor.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu öneriye haklı olarak sıcak bakmadığı belirtiliyor. BM’in önerdiği federasyon temelindeki bu 5+1 formülünün adanın gerçeklerinden uzak olduğunun da göstergesidir. Üstüne üstlük yaşamakta olduğumuz çözümsüzlüğe bir düğüm daha atarak açmazı tetikleyecektir. Bunun ötesinde karşımızdaki yönetimin bir kez daha zemin kazanmasına neden olacaktır. Bunlar yetmezmiş gibi Kıbrıs Türk’leri yeniden Rumların insafına terkedilmiş olacaklardır. Ek olarak da 1960 öncesi döneme de çağrı çıkarıyor olacaktır.
Kalıcı çözümün anahtarı 5+1 formülünün ötesinde Kıbrıs Türkleri ile Rumların eşit egemenlik temelinde iki devletli iki bölgeli yapı olduğunun bilinmesi gerekiyor. Rum Dışişleri Bakanı Bay Nikos Hristodulidis ise olası bir çözüm için BM gözetiminde kurulacak yeni Garantörlük formülünü öneriyor. Bu söylemi ile bugüne değin karşı çıktıkları garantörlük kurumunu da arkasından dolanmadan kabul etmiş oluyorlar. Demek ki iki toplum arasında bir güven sorunu olduğu gerçeğini de kabul ediyorlar. Yeni yaklaşımları ile 04 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı kararla kabul edilen adada görevli BM Barış Gücünün işlevini yerine getiremediğini de kabul ediyorlar. Ayrıca sormak durumundayız. Eskisi ile kurulması istenen BM güçleri arasında ne fark olacağına açılık getirmeleri gerekiyor.
Ekim ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında adeta düğmeye basılmış gibi yaşamakta olduğumuz hükümetsiz olarak geçen sürecin ne zaman sonlandırılacağı merak ediliyor. Hükümet kurma görüşmeleri sırasında geçmişte yaşanan tartışmaların gölgesinde kalarak sürdürülmesi üzüntü vericidir. Yeniden başlaması düşünülen müzakere süreci öncesinde yaşananların en kısa sürede sonlanacağını umuyoruz.
Bu gelişmeler yaşanırken adada yılan öyküsünü de geçen hükümetsiz olmanın fazla zaman yitirmeden sonlandırılması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
04 Aralık 2020 - Ankara
|