Sevgili okurlarım, bir umudun başladığı, bir ulusun haykırış günü olan, halkıyla, ordusuyla, bütünleşen ülkemizin, Mustafa Kemal’in önderliğindeki Büyük Millet Meclisi’nde, bağımsızlık ve özgürlüğünü ilan ettiği, milli iradenin kurulduğu 23 Nisan’ın 101. yıldönümünü kutladık.
Atatürk’ün “Yarının büyüğü” dediği bugünün çocukları, milli iradenin 101. yılında, ellerinde Türk Bayrağı, Atatürk ve insanlık sevgisi ile dolu gönüllerini dünyaya açarak barışa uzattılar. “Bak Atam, seni yaşıyoruz. Senin izinde yürüyoruz” demek istercesine.
Sizleri bilmem ama ben her 23 Nisan’da içimdeki çocuğu yaşarım…
İçimdeki çocuk benim en değerli hazinemdir. O olmasa ben hayatın tadını alamıyor, sevemiyor ve başarılı olamıyorum. Çocukluğumu düşünüp hatırladıkça, içimdeki çocuk sürekli bir şekilde duygu, düşünce ve davranışlarımı etkiliyor.
Vaktiyle hepimiz çocuk değimliydik? Çocuktuk. Onun için hepimizin içinde bir çocuk vardır. İçimizdeki çocuk her zaman sağlıklı bir ortam içinde gelişmez. Aile, okul ve çevre çoğu zaman içimizdeki çocuğun sağlıklı gelişmesini engeller.
İşte o zaman bedenen büyümemize rağmen, içimizdeki çocuk psikolojik anlamda sağlıksız bir şekilde cılız kalır, gelişmez.
Peki, içimizdeki çocuk nedir? Gerçekten var mıdır, varsa nerededir? Kimdir bu içimizdeki çocuk, kendisiyle tanışma imkânımız var mıdır?
Evet, içimizdeki çocuk vardır, bizim onu sakladığımız ve asla ulaşamayacağımız yerdedir ve içimizdedir. Ona ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda müsait bir ortam bulduğu zaman ortaya çıkar. Ortaya çıktığı zamanda bizi sıkıntıdan kurtarır ve rahatlatır. En masum anlarımızda ortaya çıkar ve bizi daha da masum yapar.
İçinizdeki çocuk; sizden kalan son dürüstlük, iyilik, saflık kırıntılarını avuçlarında sıkı sıkıya tutup saklandığı yerde durur. Siz hayatta fırtınalar içinde yaşarken o avuçlarındakilere sarılır. Siz onu inkâr ettiğinizde o daha sıkı sarılır sahip olduklarına.
Bir gün ona ihtiyaç duyduğunuz anda o avuçlarındakileri havaya savurur ve sizi rahatlatarak içinizdeki bir ses olur. İşte o ses onun sesidir.
İçimizdeki çocuk yaşarsa ne olur? İçimizdeki çocuk yaşarsa, yaşadıklarıyla her şeyi öğrenir. Eleştiriyle yaşarsa, kınamayı öğrenir. Düşmanlıkla yaşarsa, savaşmayı öğrenir. Utançla yaşarsa, kendini suçlu hissetmeyi öğrenir.
Hoşgörü ile yaşarsa, sabırlı olmayı öğrenir. Övgüyle yaşarsa, değer vermeyi öğrenir. Kıskançlık içinde yaşarsa kıskanmayı öğrenir.
İçimizdeki çocuk alayla yaşarsa, utanmayı öğrenir. Adil yaşarsa, adaleti öğrenir. Güvenceyle yaşarsa, inanmayı öğrenir.
Dürüstlükle yaşarsa, doğruyu öğrenir. Yüreklendirmeyle yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir. Arkadaşlıkla yaşarsa, hayatta sevmeyi ve sevgiyi bulmayı öğrenir.
İçimizdeki çocuk yaşarsa; çocuğun coşkusu, şeffaflığı, doğallığı, dürüstlüğü, sevgisi ve adaleti insanlığa çağ atlatır.
Toplumumuzdaki bütün rahatsızlıklar; iletişim kazalarından, samimiyetsizlikten, insanın doğasına kafa tutmasından kaynaklanmıyor mu? Oysa içimizdeki çocuğun kompleksi yoktur. İnsanları yargılamaz, kişisel algılamaz ve ne yapabileceğine bakar.
İçimizdeki çocuk objektiftir. Sevgiyi en iyi bilen ve onaylayan çocuktur. Pozitiftir, yaratıcıdır, çeşitli sınırlamalara kafa tutar.
Hayatta başarılı olmak, güzel yaşamak, sevebilmek ve mutlu olmak için; içimizdeki çocuğu ağlatmamalıyız. O olmasa hayatın tadı olmaz.
|