Sevgili okurlarım, iyi bir insanın taşıması gereken temel özelliklerden birisi de saygılı olmak ve verdiği sözünde durmaktır.
Saygı, insanın kendi kişiliği ile başkalarının kişiliğinin arasındaki sınırı bilip o sınırı aşmamasıdır. Kendi aleyhine dahi olsa başkasının hakkına, hukukuna özen göstermesidir.
Türkiye’nin temel sorununu saygılı insan sorunu olarak görüyorum. Evet, Türkiye’nin temel sorununun ne ekonomik, ne yasal, ne de eğitimsel olduğuna inanmıyorum.
Türkiye’nin en önemli sorunu insan sorunudur. Kendi özgür vicdanına hesap veren insan yokluğu. Aynada gözlerinin içine bakarak, kendi vicdanına hesap veren insan eksikliğinden söz ediyorum.
Saygılı insan nasıl olur, insanda vicdan nasıl oluşur?
Vicdan, kişinin yaptığı seçimlerden sorumlu tutulduğu bir ortamda oluşur.
Demek ki, vicdanın ve sorumluluk duygusunun gelişimi ile saygılı insan olmak, verdiği sözünde durmak birbiriyle yakından ilişkilidir.
Ancak saygının sınırının ne olduğu; kimlere, nereye kadar saygı gösterilmesi gerektiğini yeteri kadar bilemiyoruz
Saygı ölçüleri kültürden kültüre farklılık gösterir. Bizim kültürümüzde yaşlılara saygı göstermek önemsenirken başka kültürlerde önemsenmeyebilir.
Yine bizim kültürümüzde yardımlaşmak, yardıma gereksinimi olanlara yardım dernekleri kanalıyla bağışta bulunmak çok önemlidir.
Fakat örneğin Japonya’da yaşayan bir insana yardım etmek, para vermek onun kişiliğine yapılmış bir hakaret ve saygısızlık olarak kabul edilebilir. Saygı ölçütlerini bu kültürel farkları göz önüne alarak belirlemek gerekir.
Her şeyden önce insanın dürüst olması şarttır.
Dürüst insan verdiği sözün arkasında duran insandır. Haksızlık yapmaz, yalan ve riyadan uzak kalır. Başkasının arkasından konuşmaz, ezileni ezmez, ezdirmez dürüst insan efendidir. Dürüst insan kendisinden çok şey, başkalarından az şey bekler.
Aynı kültürün içinde de, saygı ölçülerinde birtakım değişiklikler olabilir. Zaman içinde değer yargılarında değişmeler görülebilir. Örneğin itaat kültürü ve otoriteye gösterilen aşırı saygı kişinin özsaygısı aleyhine işlediği için bu konudaki ölçüleri yeniden düzenlemek gerekir.
Demek ki, vicdanın ve sorumluluk duygusunun gelişimi birbiriyle yakından ilişkilidir.
Bugün şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir insanın yaşamındaki en önemli bilinç, kişinin kendisiyle kurduğu ilişkinin farkında olmasıdır. Yaşamın sorumluluğu bu farkında oluştan kaynaklanır.
Anne ve babalarımız başta olmak üzere; yaşı bizden ileride olan, tanıdığımız olsun ya da olmasın bütün büyüklerimize karşı saygı ve hürmet göstermek dini, milli ve insani bir görevdir.
Günlük hayatımızda saygılı olmak son derece önemlidir. Amir memuruna, memur amirine, işçi işverenine, müşteri satıcısına, kişi dostuna saygılı olmazsa, böyle bir toplumda mutluluktan söz edilemez.
Mutlu bir toplum olabilmemiz için, hoşgörülü ve saygılı birer insan olmalıyız.
|