“Bahtı kara Kıbrıs Türkü! İşte üç beş kişinin uğruna bir defa daha istikbalin, uçsuz bucaksız karanlıklara gömülüyor. Afrika’nın vahşi kabileleri bile bugün hürriyet için çırpınır. En büyük fedakarlığı yapar, hayatlarını seve seve verirken Akdeniz’in en parlak bir yerinde ve hürriyete tamamen azmetmiş biz Kıbrıs Türkü bazı kimseler tarafından kendilerine verilen kuvvet ve salahiyetle esarete sürükleniyoruz”. 1952
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Her yıl Eylül ayı yaklaşırken denkler düzülerek Amerika’ya doğru yola çıkıldığı adeta bir gelenek haline dönüştü. Bu sefere çıkmaya hazırlanan her iki tarafa da BM Genel Yazmanı taraflar arasında ortak bir zeminin olmadığını söylemesine karşın yıllardır bu sefere çıkılıyor. Karşımızdaki unsurun önde gidenleri sefere çıkılmaya hazırlanılan bugünlerde üstünlük sağlamayı amaçlayan yaklaşımlarla eski defterleri karıştırmaya başladılar bile.
Bay Anasatasiyadis, Crans Montana’da yapılan görüşmeler sonrasında yapılan açıklamaların doğru olmadığını söylüyor ve Akıncı’yı suçluyor. Dünya alem gördü ki görüşme masasını tekmeleyerek kalkan kişinin kendisi olduğu biliniyor. Bu hareketi ile yeni sefere çıkmaya hazırlanan Tatar’ın elini zayıflatmayı amaçlıyor. Diğer yandan kendi suçunu da bastırmak istiyor.
Genel Yazman, Nevyork’a gelmeye hazırlanan tarafları ortak zemin olmasa bile bir araya getirmek için ön araştırma yapıyor. Bu arada yapılacak olası buluşmanın resmi bir yanının olmayacağı belirtiliyor. Bu yaklaşımının amaçlı olduğu kendiliğinden ortalıklara çıkıyor. Dünya kamuoyuna başarısız olduğunu göstermemek için toplantıları resmi olmayan düzeyde sürdürmeyi yeğliyor. Amaçladığının kendisini kurtarmak olduğunu kaydetmek istiyoruz.
Dünya Afganistan’daki Taliban terörünü tartışırken Haftalık Kathimerini gazetesi Taliban’ın ilerleyişini Amerika ve AB’nin yenilgisi olduğunu yazıyor. Güç kaybedenlerle birlikte Rum kesiminin de destekleyicilerle birlikte yaşıyor olması Türkiye’nin rolünü güçlendirdiğini yazıyor.
Denklerini hazırlayıp yola çıkmadan önce Bay Anastasiyadis geçtiğimiz günlerde Atina’da görüşmelerde bulunuyordu. Yaptığı değerlendirmede, “Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının Ada’da Türkiye’nin tam desteğinin altında bir oluşum veya bağımlı bir devlet kurulmasını kabul etmesinin beklenmesi düşünülemez.
Böyle bir şey ne AB ne de BM tarafından kabul edilir” diye konuştuktan sonra, “Rum ve Yunan tarafları BM Genel Yazmanının Kıbrıs sorununa bağımlılıklarını ve işgal askerlerinin ötesinde sürdürülebilir bir çözümü gündeme getirecek özlü ve yaratıcı bir diyalog hedefiyle yeni bir konferans çağırmasına olanak tanıyacak koşullarla yeni bir konferans toplanmasını istiyor”.
Genel Yazmana ayar vermeye çalışılırken görüşme süreçlerinin avara kasnağa dönüştüğünün de unutulmaması gerekiyor. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni kimseye danışmadan Nur topu gibi pasaport konusunu gündeme düşürdü. Bunu yaparken de yıllardır Kıbrıs Türklerinin seyahat özgürlüğünü engelleyenin kendileri olduklarını unutarak BM’de zemin kazanırım düşüncesi böyle bir işlemi başlattığını söylemek olasıdır.
Bu yaklaşım olayın bir yönüdür. Diğer yönüne gelince Kıbrıs Türkleri ambargolar altında inim inim inletilirken yeterli ve gerekli çabayı göstermemiş olduğumuzdur. Bunun ötesinde uygulanan ambargoları uzaktan ıslık çalarak izleyenlerin zaman zaman demokrasi ve insanlık dersi vermeye kalkışmalardır. Konunun üzerine bilinçli olarak hamasetin arkasına saklanma gereği duyulmadan uygulanan ambargoların kaldırılması mücadelesinin birlikte yapılması gerekiyor.
Bu mücadelenin zorluğuna inanarak çalışmalarımıza başlayıp ivme kazandırmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
27 Ağustos 2021 - Ankar
|