“Biricik irfan ocağımız bir çok değişikliklere sahne olmuş ve bir Türk mahallesinin göbeğinde oturan Türk amele ve işçisinin güzergahında olan bu mukaddes yere Yunan bayrağı çekilmiş, fırın olmuş ve şimdide domuzlara kucağını açmıştır. Daha kim bilir yarın ne kadar acı, ne kadar elim sürprizler karşımıza çıkacaktır.” 1943
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Son yıllarda Amerika’da taş atabilmek için boş kuyu arayanların sayısı hızla artıyor. Bu kervana daha önceden katıldığı bilinen Bay Robert Fernandez’in yeniden sahne aldığını belirtmek gerekiyor. Eşinin Ermeni olmasından da güç aldığını söyleyeceğimiz bu Bay, sürekli olarak Rum – Yunan ve Ermeni tezleri diye tanımlayacağımız gerçek dışı söylemlerle gündemde kalmaya çalışıyor. Bir döneme damgasını vurmuş olan Sahibinin Sesi plaklarında olduğu gibi bu tezleri yineleyip duruyor.
Bu Bay’a geçtiğimiz günlerde III. Makarios Büyük Haç Nişanı verildi. Sonrasında Kıbrıs’taki Ermeni toplumu adına Ermenilere ilişkin olarak yaptığı çalışmaları nedeniyle de Kıbrıs’taki Ermeni toplumu adına plaket verildi. Bu Bay Büyük Haç Ödülünü aldıktan sonra içindeki kinini bir kez daha ortalıklara döktü. “En büyük hayalinin Kıbrıs’ın BM kararlarında belirtilen bir çözüm çerçevesinde yeniden birleştiğini ve Ada’daki Son Türk askerinin gittiğini görmek olduğunu” söylüyordu.
Sahibinin Sesi olan plakların ön yüzünü süsleyen sevimli figürün konumuna düşen bu kişinin maddi olarak desteklenip karşılık vermek için konuşuyor olması şaşırtıcı gelmedi. Buna karşın verilen yanıtların hamasetin ötesine pek geçemediği biliniyor. Bu Bay ve benzerlerine vereceğimiz her türlü yanıt uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın neler olduğunu anlatmak olmalıdır. Karşımızdakiler yalanla torbalarını doldurmaya çalışıyor olsalar bile gerçeklerin er veya geç ortalıklara çıkmak gibi güzel bir huyu olduğunun unutulmaması gerekiyor. Karşımızdaki unsurun kurduğu oyunları bozmanın yolu da bu olsa gerek. Bu konuda başarılı olabilmenin diğer bir yolu da ülkesini seven iş insanlarımızın katkıları olacaktır.
Buna koşut dünyanın pek çok ülkesinde yayınları izlenen iletişim kanalımız olan Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun tanıtım için etkin olarak
kullanılması gerektiğidir. Bu görev için bir kanalın tanıtıma tahsis edilmesi gerekmektedir. Bunun ötesinde Dış Temsilciliklerin de daha etkin çalışmalar yapmasının da yararlı olacağı unutulmamalıdır.
BM Genel Yazmanı Bay Guterres, geçtiğimiz ay iyi niyet misyonu çerçevesinde hazırladığı raporunda, Ada’da “Kıbrıslı Türklerin ve Rumların olduğu, eşit haklara sahip olduğu ve süreçte eşit olarak müzakerelere katıldıklarını” belirtiyordu. Bu yönlü açıklamalarını adada Türklerin de haklarının olduğunun kabul edilmesi için atılmış bir adım olarak okumak gerekiyor. Annan’ın Belgesinde olduğu gibi sempati kazanmanın yeterli olmadığının bilinmesini istiyoruz.
O zaman yapılması gereken bugüne değin kuyulara atılan taşların diplomatik yollarla temizlenmesidir. Haklarımız aranırken tanınmamış olmanın ezikliğinden de kurtulmak gerekiyor. Bugüne değin Ulusal Konseyi kuramamış olmanın büyük bir eksiklik olduğunun altını çizerek yeni yol haritasının belirlenmesi hepimiz adına umut verici olacaktır. Gelecek güvencemiz de bu yöntemle olanaklı olacaktır.
DİSİ’nin başındaki kişi çözüm konusunda bütün partilere “Türk uzlaşmazlığını aşma konusunda yol bulmak için ortak bir ulusal hedefte birleşmeye” çağırıyordu.
Bay Nikos Anastasiyadis’in bazı ülkelerin yeni atanan işgüderlerinin Güven Mektuplarını kabul ederken karşılıklı konuşmalar yaptığı biliniyor. Son olarak kabul ettiği Filistin’in yeni işgüderine “Filistin’de iki devletli” bir yapının kurulmasından yana olduğunu söylüyordu. Şimdi doğru oturup doğru konuşmanın zamanıdır. Filistin’de iki devletli yapıdan söz ederken Kıbrıs’taki bugünkü yapıya neden karşı olduğuna açıklık getirmelidir. Aksi halde kendi toplumunun verdiği “yalancısın” tanımını da kanıtlamış olacaktır.
Kıbrıs Türkleri olarak bu yalancıların yalanlarını daha fazla dinlemeden ortak zeminde buluşarak çalışmalarımıza ivme kazandırmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
03 Eylül 2021 - Ankara -
|