“Dünyaya, Kıbrıs’ta Rum’un Kıbrıs’ın tümüne hakim bir hükümet olmadığını nasıl gösterebiliriz? En önemlisi 1963’ten bu yana Türk’ün hakkını gasp etmeyi milli bir görev bilen Rum liderlerine Kıbrıs’tan ancak güneyi ve güneyde yaşayan Rum’u temsil ettiklerini nasıl ispat edeceğiz? Onları Kıbrıs’ı işgalden kurtarmak (!) için uğraşan Elen kahramanları rüyasından nasıl uyandıracağız? Rum liderliğinin takip ettiği ‘ben hükümetim, ada işgal altındadır’ Siyasetin Türk halkına bıraktığı alternatif nedir? Artık bunları partilerimiz baş başa vererek görüşmelidir”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs’taki tarafların son dönemde sıklıkla çözüm adına bir araya geliyor olmalarına karşın çözüm konusunda arpanın boyu kadar bile yol alınamadığı yapılan açıklamalardan ortalıklara çıkıyor. Bu durumu belirleyen BM Genel Yazmanının bile çözüm için ortak zeminin olmadığını söylemek durumunda kaldığı biliniyor. Geldiğimiz noktada çözüm için maymuncuğun ötesinde İngiliz anahtarının işe yarayamayacağı noktaya doğru evriliyoruz. Uyuşmazlığın bu noktaya doğru evrilmesi sonrasında tarafların çözüm için daha esnek davranmalarını dillendirmek durumunda kalıyor.
Özel Danışman görevinden ayrılan Bayan Lute’un da ortak zemin bulma konusunda yaptığı çalışmalarda başarılı olamadığı biliniyor. Şimdilerde yeni danışman arayışı için düğmeye basılmış durumda. Atanacak olan kişinin tarafların da onayını alarak eşit mesafeli duruş göstermesi bekleniyor. Bu nedenle yeni danışmanın işinin zor olacağını şimdiden söylemek fazladan abartı olmasa gerek.
Atanacak olan kişinin öncelikle Rum ve Yunanlı siyasetçilerin otomatiğe bağlanmış gibi Kıbrıs Türklerinin eşitliğine ve eşit statülerine karşı çıkıyor olmalarını bilmesi gerekiyor. Bu durum Kıbrıs Türkleri olarak bizlerin de daha bilinçli hareket etmemizi zorunlu kılıyor. Bütün siyasilerin uzlaşarak ortak zeminde buluşacaklarına inanmak istiyoruz.
Karşımızdaki unsur bu karmaşa içinde desantralizasyon modelini çözüm olarak öneriyor. Bu yönetim modelinin nasıl bir sonuç getireceği net olarak bilinmiyor. Bilinen, bu yeni modeli yerelleşme olarak tanımlamak olasıdır. Merkezi yönetimin elinde bulundurduğu yetki ve sorumluluklarının taşra
birimlerine devrini öngörüyor. Buna koşut bu modeli uygulayan bazı ülkelerin sistem içinde yurttaşlarına karşı farklı amaçlarla kullanılıyor olması düşündürücüdür.
Karşımızdaki unsurun desantralizasyon modeli önerilerini BM – AB ve İngiltere’ye verdikleri unutulmamalıdır. Müzakerelerin başlaması sonrasında kavram kargaşasının ortalıklardan kalkması zorunluluktur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemde ayrı belediyelerin kurulması konusundaki sıkıntıların yaşanmamasını ummak istiyoruz. Rum ve Yunanlı siyasetçiler buna koşut adadaki çözümün BMGK kararları olduğunu da söylemekten geri durmuyorlar.
Bu yaşananlara koşut Kıbrıs Türk tarafı olarak İki Devletli bir çözüm modeli öneriyoruz. Tarafların çözüm önerileri konusundaki düşüncelerinin kemikleştiğinin de unutulmaması gerekiyor. Bunun ötesinde kendi aramızda iki devletli yapının içeriğinin doldurulması veya Kıbrıs Türklerinin esenliğinin nasıl sağlanacağı konusuna da açıklık getirilmesi gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunun unutulmaması gerekiyor.
Esenliğimizin sağlanması sonrasından önce yakın dönem tarihi ile bir döneme damgasını vurmuş olan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın genç kuşaklara öğretilmesini zorunlu görüyoruz. Gençlerimizin bu öğretilerden alacakları gıda ile ülkemize inançla sahip çıkacaklarına inanıyoruz.
Bu bilgilerin gençlere öğretilmesi konusunda objektif davranılarak kişisel dürtüleri öne çıkarmadan anlatılması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
08 Ekim 2021 - Ankara -
|