Sevgili okurlarım, tarih boyunca insanların ve toplumların olduğu her yerde yoksulluk kavramı da var olmuştur.
Bireylerin ve toplumların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için belli bir gelire sahip olmaları gerekmektedir.
Bireyler kendilerini sefalete düşürebilecek ve yaşamlarını devam ettirmelerini engelleyecek her türlü olumsuz duruma karşı tedbir almışlardır.
Yoksulluk kişinin var olan mevcut durumunun kötüye düşmesi ya da hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu şeyleri alamaması şeklinde tanımlanabilir.
Fikir yoksulluğu ise, bütün yoksullukların anasıdır. Fikir yoksulluğunun diğer yoksulluklardan önemli bir farkı vardır.
Diğer her şeyin yoksulu olduğunu bilen insan,
“Benim paraya ihtiyacım var”, “Ekmeğe, suya ihtiyacım var” diye söyleyip, derdini dile getirebilir.
Fikir yoksulu insanlar ise, fikrin yoksulu olduklarını bilmezler.
Fikir; insan zihninin bir şey hakkında edindiği bilginin zihinde temsili veya kurduğu kavramdır. Genellikle zihnimizdeki her düşünce nesnesi, fikir adını alır.
Descartes’e göre üç türlü fikir vardır.
1) Doğuştan fikirler; yani düşünce aracılığı ile kendimizde bulduğumuz fikirler.
2) Yapma fikirler; Bunlar bizim zihnimizin eserleridir.
3) Dıştan edinilen fikirler.
Eğer bir insanda bunun üçü de yoksa o insan, faydalı düşüncesi olmayan fikirsiz, fikir yoksulu bir insandır. Böyle bir insanın kendisine, ailesine ve topluma hiçbir faydası yoktur.
Bir konu hakkında fikir edinmek, kanaat sahibi olmak, fikir yormak veya zihin çalıştırmak için, ondan fikir almak veya fikir danışmak isterseniz, size faydalı olamaz. Çünkü fikri yoktur. Fikir yoksulu olduğu için de, fikir yürütemez, düşünce ileri süremez ve düşündüğünü anlatamaz.
Toplumumuzda bu gibi fikir yoksulu insanlara çok rastlarız. Bunların hoşgörü ve uzlaşma kültürleri de yeterli olmadığından, çevre duyarlılıkları da noksandır. Paylaşmayı da bilmezler. Çıkarlara dayalı ikiyüzlülükleri vardır. Nemelazımcıdırlar.
Son zamanlarda; ilgili bilgisiz, bilgili de ilgisiz bir toplum olduk. Buna bir de, hem ilgisiz hem bilgisiz “Bana dokunmayan bin yaşasın” diyen, nemelazımcıları da eklersek düşünün halimizi.
Günümüzde, fikir yoksulu oldukları halde, “Her şeyi ben bilirim” diyen, yaşları büyük aklı küçük, ne yaptığını bilmeyen sözde yöneticiler de var. Bunun sonucu olarak ta iyi yönetilmiyoruz.
Bakıyorsunuz; hiç beklemediğiniz bir anda, ilgisiz ve bilgisiz birileri çıkıp, yanlış zamanda ve yanlış mekânda ülkenin kültürel, sanat, ekonomik, siyasal, sosyal ve dini konularında fikir beyan etmeye kalkıyor. Olmaz böyle şey.
Yöneticiliğin okulu yoktur, bir yetenek ve tecrübe işidir. Aynı zamanda, yöneticinin genel kültürü ve insanlık yönü de çok önemlidir.
Otoritesini bulunduğu mevkiden değil, bilgisinden ve fikrinden alan yöneticiler, toplumla iç içedir, her zaman alçak gönüllü olur, faydalı fikirler üretir, bunun sonucu olarak da, herkes tarafından sevilir sayılırlar.
Bugün ülkeyi yönetmeye kalkışanların ve ülkeyi yönetenlerin sırası geldikçe her konuda fikir beyan etmeleri ve bu fikirlerini başlangıçtan itibaren kademe kademe savunmaları ve zamanı gelince de, sırasıyla tatbik mevkiine koymaları gerekmektedir.
Doğuştan fikrimiz yoksa faydalı düşüncesi olmayan neme lazımcı, fikirsiz bir insan olmamak için, okuyalım, öğrenelim, araştıralım, dıştan yapma fikirler edinelim, fikir beyan edelim ve fikir yoksulu olmayalım.
|