Sevgili okurlarım, haber alma özgürlüğü, bireylere tanınan temel bir haktır.
Ancak, haber verme özgürlüğü ise sınırsız değildir, sadece kaynak belirtmek kadar basit bazı kurallara tabidir. Bu kural sadece hukuki bir kural değildir. Aynı zamanda, fikre ve emeğe saygıdır.
Demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından biri olan, haber alma ve yayma özgürlüğünün en etkili aracı ise basındır. Basın; demokrasinin yaşamasını ve gelişmesini sağlayan kurumların başında gelmektedir.
Haber alma özgürlüğü ise, ancak güçlü ve bağımsız basın kuruluşları ile mümkündür.
Açıklanamayan düşünce ve olaylar insan hak ve özgürlüklerini kısıtladığı gibi, birey ve topluma da fayda sağlamaz.
Bu bağlamda değerli basınımıza düşen en büyük ödevlerden birisi de içinde yaşadığı toplumun milli, ahlaki, insani ve kutsal değerlerine saygılı olmak, vatanın bölünmez bütünlüğüne bağlı olmaktır.
Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği Muasır Medeniyet seviyesine ulaşmada basınımız öncü rol oynamaktadır.
Basın, bilgiye ve habere ulaşma, haber alma, elde ettiği bilgi ve haberi yorumlama, tek başına veya toplu olarak özgürce düşüncelerini açıklama, yayma, ifade etme ve eleştiri hakkına sahiptir.
Gazeteciler; ifade özgürlüğü laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin ve demokrasinin korunması, Türkiye'de demokratik toplum düzeninin sağlanması açısından görevlerini yerine getirirken hiçbir engelleme, baskı, şiddet, tehdit, kötü davranış, ayrımcılık ve herhangi bir yasal, idari veya benzeri sınırlandırmanın hedefi olmamalıdırlar.
İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özellikle ifade ve haber alma özgürlüğü korunmalıdır.
Medyanın bağımsızlığı ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için siyasal makamlarca müdahale edilmemesi gerekir.
Ülkemizde son dönemde gerek ulusal ve gerekse yerel medya üzerindeki baskı ve tartışmalar ile iktidar yanlısı bir medya yaratma çabalarını kaygı ile izlenmekteyiz.
Burada sadece medya organları ve çalışanları değil, okur tercihlerinin de siyasiler tarafından yönlendirilmesi, demokrasimiz açısından vahim sonuçlar doğuracaktır.
Türk Ceza kanununda ki basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan uygulamalar nedeniyle, gazete ve gazeteciler aleyhine açılan hakaret davaları yüzünden, çeşitli para ve hapis cezaları uygulanmakta, çeşitli güç odakları tarafından gazete ve gazeteciler baskı altına alınmaktadır.
Bunun sonucu olarak ta, haber alma ve yaymanın en etkin aracı olan basının özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Basın susturularak, hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından biri olan, haber alma ve yayma özgürlüğü kısıtlanmamalıdır..
Bugün yaşam mücadelesi veren bilhassa yerel medyada basın kuruluşları mali açıdan yok olma noktasındadır.
Bu durum tekelleşme ve yabancı sermaye, demokrasi, özgürlükler ve ulusal çıkarlar açısından büyük bir tehdittir. Tekelleşmenin önlenmesi ve yabancı sermayenin sınırlandırılması için, gecikmeksizin yasal ve idarî düzenlenmeler yapılmalıdır.
Gazetecilik mesleğinin kişisel çıkarlar için kullanılması da, oldukça üzücü ve düşündürücüdür.
Özellikle seçim dönemlerinde ortaya çıkan ve sadece ilân gelirleri elde etmeyi amaçlayan naylon gazeteler yayınlanmasının önlenmesi için de gerekli duyarlılık gösterilmelidir.
Bireylerin temel hakkı olan, haber alma ve yayma özgürlüğüne saygılı olmalıyız.
|