Sevgili okurlarım, gönül adamı denilince aklımıza genelde aşkı için güzel şiirler yazan, güzel besteler yapan, yani bir şekilde duygularını ifade eden insan gelir.
Oysa gönül adamı, sevdiği için yapabileceği her şeyi yapmak ister. Kendi çıkarlarından vazgeçmiştir. Sadece sevdiği insanın veya bağlı bulunduğu gönüllü bir kuruluşun iyi olmasını, mutlu olmasını ve başarılı olmasını ister. Bu da onun için yeterli bir mutluluk kaynağıdır.
Gönül adamı, her şeye rağmen sevebilen kişidir, gerçek dosttur ve sevmek onun ulaşabileceği en yüksek noktadır. Gönül adamı daima en yüksek noktada kalmak ister.
İçinde sevgi olmayan insan, nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır. Sevgi değer vermesini bilmek ve yaşama hakkını kabul etmektir. Sevgi, var olmaktan ve birlikte olmaktan mutluluk duymaktır.
Ne ilginçtir ki aynı duygu yoğunluğunu sadece özel hayatlarda değil, gönüllülükte de görüyoruz.
Gönlünde değer taşıyan şeye ulaşmak isteyen, ona duyduğu sevgiyi somutlaştırmaya çalışan kişiye gönüllü diyoruz.
Özel hayatında seven kişi sevgisini bir şekilde sevdiğine ifade edemezse, sevgisinin ürünü olan güzel davranışlar sergileyemezse sevgisi bir değer taşımaz ve gerçek gönül adamı olamaz.
Benzer şekilde gönlündeki sevgiyi duygu boyutundan çıkarıp somut davranışlara dönüştüremeyen kişi de gönüllü olamaz. Kısacası, sadece bir şeyi “seviyorum” demek yetmiyor.
Hepimiz bir sevgi arayışı içersindeyiz. Ancak aldığımız sevgi bir şeyin karşılığı olmamalı, bir bencilliği beslememelidir. Karşımızdaki insan bizden bir beklenti içine girmemelidir. Çünkü biz onun beklentisini sağlayamadığımızda sevgiyi kaybederiz.
Bir başka tehlike de bizim bir niteliğimizden dolayı sevilmemizdir.
Bugün Türkiye’de böyle bir ahlak sorunu vardır. Bu da “Düşenin dostu olmaz” ve “Vurun abalıya” ahlaksızlığıdır.
Bu niteliğimizi bir şekilde kaybedersek sevgiyi de kaybederiz.
Ancak her şeye rağmen sevildiğimiz zaman gerçek, saf sevgiye ulaşırız. Ancak, bu sevgiyi de gönül adamları verebilir.
Gönüllü kuruluşlara gidip biraz gönül gözü ile bakarsanız, görürsünüz ki gönüllüler hayatlarının her anında gerçek gönül adamlarıdır. Çünkü onlar bir şarta bağlı olmadan, karşılık beklemeden ve her şeye rağmen fedakârlık yaparak yaptıkları işi severler.
Neyi severler?
Kendileriyle barışık insanlardır. Sözünün eridirler. Söz verdikleri zaman yaparlar. Yalandan hoşlanmazlar ve yalan söyleyeni sevmezler
Onlar yalandan sevgi sözcüğüne de inanmazlar. Onlara göre; sevgi insanın kalbindedir, gözlerindedir, davranışlarındadır, ses tonundadır.
Bu gibi gönül adamları paylaşmayı severler, yardımlaşmayı severler ve gerçek dostturlar.
Bana göre üç türlü dost vardır. Birincisi ekmek gibidir, her gün ararsın. İkincisi ilaç gibidir, lazım olunca ararsın. Üçüncüsü mikrop gibidir, lazım olunca o seni arar.
Sözünde durmak, sözünün eri olmak, gönülleri fethetmek ve gönül adamı olmak kolay değil.
|