Sevgili okurlarım, Mevlana’nın bir şiirini okudum ve etkilendim… Onun için bugün sizlere hüzünden söz etmek istiyorum.
Mevlana bakın ne diyor:
“Üzülme!...
Dert etme can!...’
Yürüyebiliyorsan ne mutlu sana!
Elinde olmayanları söyleme bana…
Elinde olanlardan bahset can!... Üzülme!...
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede…
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış…
Bil ki güzelliklerde var bu hayatta…
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
Hüzün olgunlaştırır,
Kaybetmek sabrı öğretir…”
Evet, “hüzün olgunlaştırır, kaybetmek sabrı öğretir” diyor Mevlana.
Hüzün nedir biliyor musunuz?
Hüzün, insan ruhunun en kötü halidir.
Ve en nankör ruh halidir. Hüzün’ü yaşayan bilir…
Giden vefasız sevgilinin ardından acıyla bakmaktır, onun dönmeyeceğini bildiğiniz için…
Onun yokluğuna alışamazsınız bir türlü.
Acıyla karışık olarak gülümsersiniz her şeye.
“Gülen çehremi görüp de sanma ki bahtiyardır
Attığım her kahkahada binlerce gözyaşı vardır” misali…
Çünkü bir kaybedişe acı bir gülümseyiştir hüzün…
Hayatın güzelliklerini acılar içinde görmektir…
Ayrılıkların sonucunda yaşanılan anlatılması en zor duygulardan birisidir hüzün.
Dudağınızdan düşmez onun sevdiği şarkılar, resmine bakarsınız, onun sevdiği çiçeği koyarsınız vazonuza.
Gecenin en güzel saatlerinde uyuyamazsınız, onun umurunda olmadığınızı bile bile onu düşünürsünüz.
Yağmurlu bir gecede belki gelir diye, pencerenizden yağan yağmuru seyrederek hayal kurarsınız, sonra gözyaşlarınız yağmura karışır ve yalnızlık sizi bitirir adeta…
“Üzülme, dert etme can!..” demek kolay.
Hüzünü yaşayan bilir sadece…
|