Sevgili okurlarım, geçen yıl bir yazımda belirtmiştim “Yaşamak akıllı insanların işidir” diye… Yine yazmak ihtiyacını duydum… Dünyanın en zor işi yaşamaktır. Bazı insanlar sıkı sıkıya sarılırken yaşama, bazıları yaşamın kendilerine sarılmasını beklerler çoğu zaman, üstelik hiçbir şey yapmadan.
Bazı insanlarda tercihini, yaşama sıkı sıkıya sarılmaktan yana kullanırlar.
Çok küçük yaşlardan itibaren yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyle tanışırlar. Yaşamın ne denli değerli olduğunu, daha o yaşlardan itibaren kazırlar kafalarına.
Anne ve babasından birini kaybettiğinde ise yaşamın değerinin, paylaşmakla daha başka bir anlam taşıdığını kavramış olurlar.
İnsanın yaşı ilerledikçe, ölüm ile yaşam arasında uzanan o incecik çizgiyi daha iyi anlamış olur. Bu anlayış ona, hayatta bardağın boş kısmını değil, dolu kısmını görmesi için bir referanstır.
Hayatta sahip oldukları imkânların farkına varmayan, bakar kör insanlar da vardır. Gözleri oldukları halde, güzellikleri göremeyen, yaşamın tadını alamayan, üşengeçliği ve tembelliği, yaşlılık belirtilerinin ardına saklayan insanlardır bunlar.
Günümüzde yaşamın tadını alabilmemiz için, yüksek performans, yaşam sevinci ve sağlıklı olmamız gerekmektedir. İnsan vücudu, doğadaki enerji dengesine uyum sağlayacak şekilde programlanmış olduğundan, dengenin bozulmaması için, irademizin dışında reaksiyonlar gösterebilmektedir.
Yaşadığımız ortamdaki hava kirliliği, hormonlu gıdalar, aşırı stres, dengesiz beslenme, öfke, korku ve üzüntü yaşamımızı zorlaştırmaktadır.
Günlük yaşamımızda bazen her şey istediğimiz gibi yolunda gitmeyebilir. Bu nedenle çevremizdeki insanlarla dengeli ve etkili ilişki kurmada zorlanabiliriz. Burada önemli olan, sabırlı olmak, azimli olmak ve mücadeleyi elden bırakmayarak zoru yenmektir. Toplumsal yaşamımızda birçok zorluklarla karşılaşabiliriz. Bu zorlukları yenmek de çok önemlidir. İşte bu zorlukları yendiğimiz takdirde, yaşamın ne denli zevkli ve değerli olduğunu anlarız.
Toplumsal yaşamımızda insan ilişkileri, yaşamımızın önemli bir kısmını oluşturur. Bu nedenle, hiç bir insan tek başına yaşayamaz. Yaşamaya kalksa da, tek başına dengeli ve mutlu bir yaşam sürdüremez.
İnsanları bir arada tutan en önemli etken ise, karşılıklı yararlanma ve dayanışma gereksinimidir. Fakat sevginin karışmadığı insan ilişkileri ise, çıkar ilişkileri olmaktan öteye gidemez. Çünkü sevgi, insan topluluklarının bulunduğu her yerde vardır ve olmalıdır. Saygı ve sevgi, insan ilişkilerini düzenli olduğu kadar anlamlı ve renkli duruma da getirir.
Saygı ise; büyüklere, yaşlılara ya da toplumdaki konumu yüksek olanlara karşı duyulan bir bağlılık duygusudur. Aynı zamanda karşımızdakilerin haklarına ve görevlerine, varlığına hak tanımaktır. Saygı, sevgi ile birlikte, insan ilişkilerine kimlik kazandırır. Saygı ve sevginin yanında bir de hoşgörü olursa, insan ilişkileri daha anlamlı ve düzenli olarak sağlam temellere dayanır.
Yaşamak, dünyanın en zor işi olmasına rağmen güzel şey ve akıllı insanların işidir. Akıllı insan, dayanışma ve paylaşmayı bilir, saygı ve sevgi çerçevesinde insanlarla dostluk kurmayı bilir.
Başkalarının davranışlarına hoşgörü ile yaklaşır. Başkalarına zarar vermeyen her şeyi yaparak, bu dünyada gönlünce yaşar ve çevresini de yaşatarak mutlu eder.
Gönlümüzce, dilediğimiz gibi güzel yaşayacağız diyerek, bizim özgür isteklerimiz başkalarının hakkına zarar veriyorsa, onu yapmamalıyız. Sorumluluğumuzu bilmeliyiz. Sorumluluk sahibi insan, özgür davranışlarının da sorumluluğunu anlayabilen kişidir.
Dedim ya; yaşamak zor, güzel ve akıllı insanların işidir.
Aklımızı kullanalım, bu dünyada güzel yaşayalım.
Akıllı insanlar iyi yaşar…
|