Sevgili okurlarım, 12 Haziran’ı beklemeden milletvekillerini liderler seçtiler.
12 Eylül 2010’da yapılan referandumun “ileri demokrasi”ye geçiş olarak nitelendirilmesine rağmen, siyasi partiler ve seçim mevzuatında herhangi bir değişiklik yapılmadığı için, milletvekili adaylarını yine üç lider seçti.
Listelerini yapıp YSK’ya verdiler bile.
Vatandaşa 12 Haziran’da sandığa gidip liderlerin belirlediği adaylara oy vermek düşüyor.
12 Haziran seçimiyle oluşacak yeni TBMM de yine her zaman olduğu gibi liderlerin tercihlerine göre şekillenecek.
Demokrasi mi bu?
Hani Egemenlik kayıtsız şartsız milletindi!
Eğemenlik Kayıtsız şartsız Milletin imajı zayıflıyor, lider suntası, hız kazanıyor, bunun sonucu olarak ta siyaset kirleniyor.
Dünkü yazımda da belirttim;
12 Haziran’da yapılacak genel seçimler öncesi, mevcut milletvekilleri de ön sıralardan aday adayı olabilmek için kıyasıya bir rekabet içine girdiler.
İktidar ve muhalefet partilerinden aday adayları başvurularını yaptılar, geçen hafta yapılan temayül yoklamasında partilerden aday adayları sıralamada istenilen yerlere yerleşemediler.
Neden?
Çünkü bir önceki seçimde bu milletvekili adaylarını parti liderleri belirlemişti.
Demokrasi kültürünün yeterince yerleşmiş olmaması, kitle psikolojisi, toplumsal ve siyasal alışkanlıklar.. gibi sebeplerden dolyı, siyasi partilerde alınan tüm kararlarda parti başkanları tek söz sahibi.
Sözün kısası, lider hegemonyası hakim…
Demokrasi, diye bağıran partiler de, tek adam tarafından yönetiliyor. Lider suntası var, parti içi demokrasi yok…
“Fakirleştir bağımlı kalsın, Cahilleştir yalvarsın” pilanları revaşta…
Nihayet partilerin milletvekili aday listeleri belli oldu ve kamuya açıklndı.
Ve aday adaylarının tespitinde milletin değil, parti başkanlarının dediği oldu…
Aslında sistem değişmeli, parti liderinin iki dudağında değil, seçmen isme oy kullanabilmeli.
Ön seçim yapılan iller de var… CHP sadece 29 ilde önseçim yaptı.
Ancak o illerin önemli bölümünde Genel Başkanlara “kontenjan” hakkı tanındı.
Liderler, 550 kişilik listeyi oluştururken yakından tanıdıkları isimleri aday göstermeyi tercih ettiler.
Diğer adayları de anketlerden, parti örgütlerinde yapılan temayül yoklamalarından yararlanarak belirleme yoluna gittiler.
Kısacsı, “son söz” hakkı yine liderlerin oldu.
Demokrasi mi bu?
Üç - beş parti lideri oturup birkaç danişmanla milletvekillerinin yerlerini ve sıralarını gizli kapaklı bir şekilde belirlediler.
Bize de sandığa gidip hiç tanımadığımız adaylara oy vermek düşüyor.
Ne doğru dürüst ön secim yapıldı, ne de halk oylaması...
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye
Kendi kendimizi kandırıyoruz…
Zaten Türkiye’de demokrasi falan yok.
Hala 57 gazeteci tutuklu.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar tutuklu gazeteci yok. Rekor bizde…
Demokrasi mi bu?
|