Sevgili okurlarım, Türkiye-Suriye sınırında ki dram, bundan 90 yıl önce, Osmanlı Devleti'nin mağlup olarak terk ettiği toprakların tel örgülerle ayrılmasıyla başladı.
20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması’nın hükümlerine göre, masa başında çizilen sınırla tarihi, kültürü, dili, dini ortak insanların arasına dikenli teller girdi.
Bu da yetmiyormuş gibi geçişleri önlemek için verimli alanlara mayınlar döşendi.
Güney sınırımızdaki bu verimli topraklara ülkenin güvenliği için, 1950 yılında mayınlar döşenince, Kilis’te geçim derdi başladı.
Geçim derdi başlayınca, ortaya “sırtçılık” denilen meslek çıktı. Binlerce insan, ya tarlasında çalışırken, ya sınırın ötesinde kalan akrabasını görmeye giderken, ya da çoluk çocuğuna yiyecek bir şeyler getirmek için, geçmeye çalıştığı mayınlı arazide can verdi, sakat kaldı.
Bugüne kadar yüzlerce insanın ölümüne, sakat kalmasına neden olan Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı araziler temizlenip organik tarıma açılırsa, Kilis’te, “Mayınlı Sahada Organik Tarım Projesi” kapsamında 5 bin 125 çiftçiye iş imkânı sağlanacak.
Bugüne kadar atıl durumdaki Kilis il sınırlarında kalan mayınlı arazi; 400 metre derinliği, 107 kilometre uzunluğu ve 3 bin 600 hektarlık toplam alanıyla, bölge insanı için yeni bir umut kapısı olarak değerlendirilecek.
Mayınlar temizlenip, mayın mağdurları bu verimli arazilerde organik tarım yapmaya başlarsa, Kilis’te binlerce insana umut ve iş kapısı açılacak.
Organik tarımla yetiştirilecek bu ürünler, Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilecek.
Kilis Valiliği'nin hazırladığı projeye göre; İklimi, toprak yapısı ve öteden beri kullanıla gelen tarım teknikleri nedeniyle gübre ve kimyasal ilavelere gerek duyulmamış olması, bölgeyi organik tarım açısından cazip hale getiriyor.
Hem tarım yapılan araziler, hem de yıllardır kullanılmadığı için bakir olan mayınlı saha, organik tarıma uygun olan nadir bölgelerden biri.
Bundan beş yıl önce, basında yer alan haberlerde; “Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün Türkiye-Suriye sınırında bulunan mayınlı arazilerin mayınlardan arındırılarak ekonomiye kazandırılmasına yönelik ön hazırlıkları tamamlandığı, bu arazilerin özel sektöre, mayınların temizlenmesi karşılığında ihale ile kiralanacağı ve bu ihale ile ABD, İngiliz, Ukrayna ve Bulgar şirketleri ilgilenmekteler” denilmekte idi.
Biz de “Bu toprakların yabancılara kiralaması akla da, mantığa da, vicdana da sığmayacaktır. İşsizliğin, fukaralığın hat safhada olduğu yörede bu girişim kabul edilemez” diye yazmıştık.
Çünkü bu toprakların sahibi; altmış yıl önce, vatanın güvenliği gerekçesiyle, toprakları istimlâk edilerek ellerinden alınan Gaziantepliler, Kilisliler, Şanlıurfalılar, Mardinliler ve Hataylılardı.
Mayınlar neden temizlenmedi?
Bu mayınlar temizlenerek gerçek sahiplerine verilmelidir.
Organik Tarım projesinin uygulanması için, mayınların bir an önce temizlenmesi gerekiyor.
Mayınlar bir an önce temizlensin ki, bu ölüm tarlaları artık can almasın, insanlar sakat kalmasın.
Bu ölüm tarlalarındaki mayınlar bir an önce temizlensin ki, tarıma elverişli bu araziler, bölge insanına umut kapısı olsun, iş kapısı olsun.
Bu ölüm tarlalarındaki mayınlar bir an önce temizlensin ki, insanlar acı çektikleri araziye yeniden sahip olsun ve üretim yapsınlar.
|