Sevgili Okurlarım, Türkiye bir ilk ile karşı karşıya. İlk defa bir mahkeme darbe yapmanın suç olduğundan bahsediyor. Kendilerini dokunulmaz gören kişilerin evlerinde aramalar yapılıyor, gözaltına alınıyorlar, hatta tutuklanabiliyorlar.
Bu davaların bizlere gösterdiği acı gerçek; suç şebekelerinin milletten çok devlete zarar verdiği gerçeğidir. Devletin en mahrem noktalarına dahi sızıldığıdır.
Yargılama sürecinde kurunun yanında yaşta yanıyor. Sapla samanı birbirine karıştırmamak gerekir.
Karışınca, ülkemizde yargıya güvensizlik konusu gündeme gelir.
Bir ülkede en güçlü olması, dokunulmaması ve bozulmaması gereken kurum yargıdır.
Ülkede bozulan düzeni, usulsüzlükleri, yolsuzlukları, vurgunları, soygunları, hırsızlıkları, katilleri, ırz düşmanlarını, adilane bir şekilde yargılayıp hak dağıtan bir kurum olan, yargının bozulması halinde, söylenecek bir şey kalmaz.
Bir ülkede yargının bozulması değil, bozulması ihtimalini düşünmek veya şüphelenmek dahi, oldukça üzücü ve düşündürücü. Hiçbir surette kabul edilemez.
Gelelim millete karşı işlenen suçlara ve şehirlerde terör estirenlere;
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle yargı ve adalet olmaz.
Polis suçluları yakalıyor, Savcı veya mahkeme ifadelerini alır almaz serbest bırakıyor.
Bugün Türk polisi oldukça yorgun ve bitkin bir şekilde, adeta baygın bir durumdadır.
Durum böyle olunca da, suçlar da ister istemez bir artış oldu. Suçlardaki bu artış ise, polisi yordu ve bitirdi.
Çıkarılan yasalar nedeniyle de yargının eli kolu bağlı vaziyette. Yargının eli ve kolu bağlı olunca da, suçlar arttı ve Türkiye suçlular cenneti oldu ve şehir eşkıyaları çoğaldı.
Ülkemiz suçlular cenneti olunca da, insanlarımızda yargıya ve polise karşı güvensizlik başladı.
Hiçbir ülkede böyle adalet ve yargı görülmemiştir. Adalet dağıtan yargının amacı, masum insanları korumak ve suç işleyen suçlulara ceza vermek değil midir?
Ülkemiz son yıllarda yargı konusunda güvenini kaybetti. İnsanlarımız yargıya ve hukuk sistemimize eskisi kadar güvenmiyor artık.
Neden mi?
Suç işleyen acımasız katiller, ırz düşmanları 36 yıl hapis cezasına çarptırılmalarına rağmen, yüreği acı ile yanmış milyonlarca insanın feryadına kulak asmayarak, suçlular bir biri ardına çıkarılan aflardan ve her türlü yasa değişikliklerinden yararlanarak, 7 yıl ceza evinde yatıp tahliye oldular.
Sağ olsun hükümetimiz, Avrupa Birliği’nin emir ve isteklerine uyum sağlamak için, suçluları koruyan, masum insanları zor durumlarda bırakan Türk Ceza Kanununa birçok hüküm getirildi.
Bütün bu olayları yan yana getirdiğimiz zaman, Ülkemizde ki yargının ne durumda olduğu meydana çıkıyor.
Serbest bırakılan suçlular, büyük bir olasılıkla yeni kurbanlarını seçmek için, dalaşmak için fırsat kollayan külhanbeyleri gibi, sokakta aramızda dolaşıyorlar.
Güya cezalarını çektiler.
Paşalar, öğretim üyeleri, aydınlar, gazeteciler ve milletvekili seçilenler içeride, şehir eşkıyaları ve teröristler dışarıda!
Hani, Adalet mülkün temeli idi!
Adalet mi bu?
Adaletin gerçekleşmesini üzerine görev alan yargının, her bakımdan duyarlı ve yürekli olması için, siyasilerin yargıya ayak bağlı olmamalarını diliyorum.
|